Bir Yalnızlık Senfonisi
Avutulmamış bir yalnızlıktı benimkisi
Alışılmadık...
Ölüm vari bir sessizliği vardır
Öyle ki ne ben farkındayım geçen zamanın
Ne de zaman farkındaydı yalnızlığımın
Bu kısır döngüye ben mi bulaştım
Yahut kader mi serpti üzerime
Bilemeyeceğim...
Beni kelimelerle dolu bu dünyada
Bir noktalı virgül gibi unuttular...
Yalnızlığımı paylaşmak istedim
Duymadılar...
Bilemediler insanın içini yiyen o hissiyatı
Öyle tozlu bir köşede
Heder olmuş zamanlarımla baş başa bıraktılar
Bir gökyüzü çizdim sonra
Bulutlarım, yıldızlarım olmadı içinde
İntizar çürüğü küheylanlarım olmadı
Maviyi çizdim...
Maviyi izledim öylece uzun uzun
Sanki bu son istasyondu da
Kalkacağı yoktu bir daha içimdeki trenlerin
Hep orda kalmayı istemişim gibi
Bir ben, bir yalnızlık, bir de mavi
Bozmaktayız kağıt üzerindeki sükuneti
Godot'u beklerken kaçımız indirdi maskesini
Kaçımız yıldızlara bakarken kaybetti anılarını
Kaçımız severken izledi sevdiğini uzaktan
Konuşmadan..dokunmadan... öyle uzaktan
Sayamadım...
Ve bırakıyorum bu sefer kelebekleri dışarıya
Bak gör... Alışamayacaklar
Bu hercai yoracak bedenlerini
Onca insan onca sefalet onca gürültü
Çok geç olacak yalnızlığı özledikleri o gece
Belki gözyaşları yeterli olmayacaktır
Kollarını bağlayan karamsarlıktan kurtarmaya
Belki kimisi bırakacaktı kanat çırpmayı
Ve belki kimisi inat edecekti
Karalanmış bir sayfayı tekrar beyaz bulmaya
Bilemiyorum...
Günün seçilen şiirini kutlarım üstadım
Hep bir merdiven daha yukarıya, üstüne koya koya artık çıtası sağlam çıkıyor her kelimenin. Kutlarım Hasan Aydın...
Doğu ekspresi 1980 yılında akşama doğru Sarıkamış'a girerken o görkemli kar manzarasının uçsuz bucaksızlığını seyre dalmışım tırnaklarımla penceredeki buzları kazıdığım minik delikten. Ufkun sonundan başlayarak ta aşağı karlı düzlüğe doğru keyfince yayılan çam ağaçlarıysa sanki bekleyenim onlarmış gibi geldi bana.Uyandım ve aşağıda yolculardan bir şeyler isteyen çorapsız lastik ayakkabılarıyla koşan çocukları gördüm. O soğuğa normal bir insan dayanamazdı elbette. Pencereyi zar zor aşağıya indirdim. Parmaklarımın sığdığı yerden masada duran kesme şekerlerden bıraktım onlara. Sonuçta Eleşkirt yolcusuydum. Beni gören jandarmalar utangaç utangaç gülümsediler. Sibirya sürgünü olmasamda kendi topraklarımın sürgünü olmakta bir sakıncam yoktu ama zaten bu güzel yurdumun sakıncalı zararlı otlarından biri olmakta fena durmuyordu. Doğu ekspresi de yer ayırmak için bir kaç ay beklemelisiniz.Belki de yalnız kalmışların kokusunu alabilirsiniz. Belli olmaz..Şiir için feda ettim kendimi...
İnsan okurken şiirin verdiği ahenge kaptırıyor kendini , Şairin dediği gibi .”uzak sevmediyseniz birini,sevdim demeyin” Roma hukuku’nda cezasını bilmiyorum ama:)) Baro’ya sormak gerek :)) Kutlarım genç şair arkadaş .