Bir Yıldız Kaydı Mayısda (öyküsel Şiir)
Nevşehir,Tel köyüne gelin gitti Şirif kız,
Doğan herbir çoçuğu,birkaç ayda ölürdü.
Türbelerde el açıp,dua etti Şirif kız.
Rüyâsında bir gece,nur yüzlü,pir göründü.
Dediki,inşeallah bu çocuk yaşayacak,
Çok hayırlı bir evlat,adı Dursun olacak.
Bu muştuyu alınca,birden açıldı gözü,
Allahın huzurunda,sejdeye vardı yüzü.
Öğretmen Mustafa'ki,Şirif kızın eşiydi,
Şirifi Soğanlı'dan alıp gelen kişiydi.
Dokuzyüzotuzdokuz ,doğdu hem yaşıyordu,
Ne güzel oğlan diye,görenler şaşıyordu.
Babası kurban kesmiş,gelen giden yiyordu,
Artık herkes çocuğa,Dursun balcı diyordu.
Lâkin bir Arnavut kız,Mustafaya yaklaştı,
Kuma gelip Şirif'e,öğretmeniyle kaçtı.
Asil,garip şirif kız,kadere boyun büktü,
Hoş durdu Nâdireye,gizli gizli yaş döktü.
Doluşup bir kamyona,Ankaraya göçtüler,
Bir gecekondu alıp,Kayaşa yerleştiler.
Dursun,sınıflarını çifter çifter geçerdi,
Meslek liselerinde,istikbâli seçerdi.
Nâdireden dört oğlan,üvey kardeş doğmuştu,
Çocuklar yaramazdı,evi kasvet boğmuştu.
On sekiz yaşlarında,Dursunu everdiler,
Ona dayı kızını,Nuriyeyi verdiler.
Etbalık kurumunda hayata atılmıştı,
Kıvrak zekâsı ile,sevilip tutulmuştu.
İknâ kâbiliyeti,son derece yüksekti,
Güzel Türkçesi ile,ruhlara sevgi ekti.
Öyle meraklıydıki,durmadan okuyordu,
Günbegün olgunlaşıp,zirveye çıkıyordu.
İşyerinde tekniker,askerde öğretmendi,
Türkiş biloklarından,bir ev almıştı kendi.
Levent,Fisun,Emine çocuklarıda vardı,
Kayaşdaki evleri,artık bunlara dardı.
Ailesini alıp,yeni eve taşındı,
İş bulup,Almanyada,üç beş sene yaşadı.
Emri ilâhileri,ruhunda yaşıyordu,
Allahın ihsanını,yoksula taşıyordu.
Doyurup misafiri,çarşıda gezdirirdi,
Yaşama sevincini,insana sezdirirdi.
Babası,Nâdireyle,İzmire göçüp gitti,
Şirif'in ömrü,Dursun'yanında bitti.
O Şirifki,Hava'nın melek gibi kızıydı,
Bey'inin ihâneti,kalbindeki sızıydı.
Dursun ona yâr oldu,onunla avunurdu,
Hakkı tavsiye eder,haklıyı savunurdu.
Misâfiri çok sever,hizmetine koşardı,
Gelini,torunları,omuzunda taşırdı
Oğlu dönüş yapınca,daha mutlu oldular,
Şirif vefât edince,sanki öksüz kaldılar.
Bir oğlu,iki kızı evlenip ayrıldılar,
Dursun ile Nuriye,yapayalnız kaldılar.
Karı koca durmadan,ibâdet ederlerdi,
Silai rahim için,her yere giderlerdi.
Kazâ namazlarını,bir bir ihyâ ettiler,
Gecenin yarısında secdelere gittiler.
İyilerle dost olup,kötüleri yerdiler,
Daima eşe dosta,hayır öğüt verdiler.
Sağlık kurallarına,titizlikle uydular,
Sebzeleri yıkayıp,meyveleri soydular.
Birlikte yola çıkıp,hacıda olmuşlardı,
Bu önemli ifâdan,mutluluk bulmuşlardı.
Altmış yaşından sonra,saadet geldi derken,
Kaderin bir oyunu,tuzak kurmuştu erken.
İlk önce Dursun balcı diyabetle tanıştı,
Üstelik damarları,kolestrol tıkamıştı.
Üçbeş operasyonla göğsünü yarmışlardı,
Avuç avuç haplarla,en sona varmışlardı.
Eşi Nuriye birgün kansere yenik düştü,
Acısı gönüllere,bir ateş gibi düştü.
Dursun,garip sancılı,tek başına kalmıştı,
Çocukların herbiri,gurbet elde kalmıştı.
Gitmek istemiyordu,çocukların yanına,
Asildi,bir söz duysa,dokunurdu kanına.
Bir Mayıs akşamında,gece saat onbirdi,
Çarpan kalbe enfarktüs,Azrail gibi girdi.
Dilaltı'nın hapını,cebinde bulamadı,
Dolaba uzanmaya,muktedir olamadı.
Ambulansı aradı,bi gayretle cebinden,
Bir daha kalkamadı,kanepenin dibinden.
Ambulans geldiğinde,ruhu teslim etmişti,
Ruhu berzaha doğru,ta ukbaya gitmişti.
İkibindokuz oniki mayıs,yetmiş yaşında idi,
Ertesi gün yakınları,merhumun başındaydı.
Karşıyakaya varıp,naaşı defnettiler,
İki gün sonra evi,kilitleyip gittiler.
Duyan tüm sevdikleri,hep rahmet dilediler,
Fâni imiş bu dünyâ,bu toprak yer dediler.
Kaynı Hikmet Onaç'ım,iniştemi anlattım,
Alınca haberini,sanki ölümü tattım.
Eniştenize Allah rahmet eylesin...Ruhu şad olur inşallah...Onu yad etmişsiniz...Kaleminize tebrikler
👍 👍 👍