Bir Zamanlar
gelişin bizler için
zor bir dersin teneffüsü kadar kısaydı
güzelliklerinin hesabını tek tek yapar
bir türlü içinden çıkamazdık
öylesine çoktu ki girdapların
ilk dönemeçte
ipek dökümlü saçlarında kaybolurduk
sonra buz eğimli gözlerini nereye katsak
düşünür
ona da çare bulamazdık
çünkü
dört işleme sığmayacak kadar derindi
oysa bizim sevda bilgimiz toplama çıkarmadan ibaretti
hele ellerin
kadifemsi bir efelik
kör kütük gözlerimiz için
sırat çizgisinde yürümek kadar derindi
uğraşır
didinir
sonra vazgeçerdik ölçüp biçmekten
vakit kaybıydı
senin nefesini içimize çekmek varken
öylece baygın kalırdık
bir türlü söyleyemezdik
ardın sıra kursağımızda kalan
birkaç kekeme kelimeyi
seni düşünürken
hece hece ezberlerdik oysa
koşsak peşinden
bin türlü engelle takılırdı ayaklarımız
en azından bize öyle gelirdi
bilirdik gidişin
sözünü
sesini kesecek kadar uzaktı
var ya
en kötüsü de
buğulu gözlerin yüreklerimizden ırak kalacaktı
kim bilir kaç sene sürecekti anılarınla avuntularımız
nasıl engelleyecektik eskimesini
bir pazar eskiciye satılacak korkusu taşıyacaktık
sonra ikindi vakti bir yağmur düşecekti
üstüne dublesinden loş akşam
ve mezesi kapkaranlık gece olacaktı
güzelliklerin çekingen cümlelere sığmayacak kadar yürekliydi
bizim sevdamız ise alfabenin ilk harfi kadar basitti
ardına bile bakmadan gidişin ondandır
işte biz sadece
bu gerçeği bilecektik
ömrümüzce ezberimizde kalan da bir tek bu olacaktı
NurVNaz
Aralık 2015 Antalya