Biz İki Kişiydik
BİZ İKİ KİŞİYDİK
biz iki kişiydik
yusuf ve ben.
yusuf dayı oğludur
yusuf mihmandarımdır
O gece
İkimiz de on yedisindeydik
akşamın on civarıydı
ikimizde vurgun yedik
karanlık denizin kara deliğinde
yıldızlar sönmüş
semadan mataor yağıyordu
birileri direksiyon başında
son sürat
ahirete doğru yol alıyorduk
araçta dört olduk.
ben,yusuf atilla hasan
biz şimdi dört kişiyiz
daha da güçlüyüz
hızla ilerliyoruz
dipsiz bir kuyunun karanlığına
biz araçta dört indik
karanlık bir tünele havale edildik
çok sesli çığlığın orkestrasını
önce dinledik
sonra biz de eşlik ettik
şefin, ritmine uygun
hep beraber çığlıklar besteledik
sırtımızda deli gömleği
boynumuzda ölüm fermanı
onlarca insanla
güle oynaya
kendimizi ölüme hazırlıyorduk
biz önce iki kişiydik
sonra otuzu aştık
dizden dermandan düştük
soğuk betonlara yığıldık
gazeteleri döşek
sevdamızı yorgan yaptık
kabuslu rüyalara uzandık
saatler durmuş
gündüz alnında vurulmuş
havada kan
zemin ölüm kokuyordu
hava karanlıktı
belki sabaha karşıydı
belki de hiç sabah olmayacaktı
çünkü
gençliğimin güneşi ölüme hükümlüydü
bir işkencecinin günlüğü ile ayıldık
sanki savaş bitmiş
vatan kurtarılmıştı
hücremize bir yaşlı getirilmişti
upuzun yerlere sarılmış
belli ki bir yerleri kırılmıştı
bir mücahit kaptı bıyığından
yerden, silkelendi yaşlı adam
koptu pala bıyığın yarısı
adı kavu'lu kalender'miş
sonradan öğrendim
bana da çorba ısmarladı
derken
getirdiler on ikisinde bir çocuk
ne sorarsan
O eyler salavat
güya onu iman etmişler
mücahitler.
biz önce iki kişiydik
sonra çoğaldık
birbirimizi hiç tanımadık
bir bedeller ödememiz gerekiyordu
ödedik.
üstü kalsın
tutanaklara geçilmedik
ne için dövdüler anlamadık
on gün on gece
biz iki kişiydik
gerisini görmedik duymadık
şubat 1976 Malatya BERABER DEĞERLENDİRİLİM
kaleminize sağlık abi okuması güzeldi