Biz Seninle
aşk gör meşk gör
yarasından neşe duyanlara hayran gör
biz seninle doğumhanelerin kuvözlerinde ölecek diye beklenen
ağlama sesine hemen
biz seninle susuz kalmışlığın çorağı
göz pınarlarının içinde damlasını arayan kurye
biz seninle bütünlüğü ele alanlara inat
okumaların parçalanmış kıyı taşlarında biten ayrık
ışık ışık
sonra aniden gün batımlarına devrilip kalan kızıl tablo
biz seninle yuvasına dönen kuşların
ağaçlarına selam edeyim derken
kendini çöllerin ortasında bulan tohum
ve tarihin çatlatıp çıkardığına hayretle
ne çabuk deyip ellerimizi dudaklarımıza götüren biz
seninle dal da oluruz bir gün yapraklara
bütün yanmaları bize bırakıp gölgeliği insanların
oluruz bir kerelik de olsa
dualarını umutsuzlukla susturanlara
güleceğiz şimdi biz seninle
haydi şu fiyaka dünyasına fenni sünnetçi geldi diye bağıralım
oğlanlar korkup kaçsın
kızlar saçlarıyla illâ hep oynayacak
güldüreceğiz şimdi biz seninle
İ ile başlayan yanaklardan
L ile başlayan dudaklara tuzu alınmış su
hastayız çünkü
tabibimiz o
illâ onu bulmadan hiçbir şeyiz
ve hiçbir şey iken onu bulacak tek şey
kainat duyacak yakarışımızı süzülenlerden
biz yarasından yakaranların göz pınarında yüzen
neden koyulaşır tümsekler akşama bağlanınca gün
nedir gece nedir gölge
ışığı soranların sırtı kırbaç izleriyle dolu
bitmiş midir bahar solmuş mudur nergis
biz çözücülerin hatırına gelen
cevapların seherinde tüm umutsuz çıkışlara dur diyen
Hoş geldiniz yine yeniden Yavuz bey şiirlerinizi özlemiştik tebrik ve beğenimle