Bizim Hasan
Şiirin Hikayesi
Bizim Hasan, genç yaşta üç kuruş ekmek parası uğruna, hiçbir sosyal güvencesi olmayan,
günü birlik işlerde çalışıyordu, o gün de yine evinin rızkını çıkarabilmek için, bulduğu işi sevinçle yapıyordu.
Ta ki... 2,5 tonluk cam blok, talihsiz başını altına alana kadar....
Ve bu olayda iki yavru ve genç bir annenin tarihine 'iş kazası' olarak işlendi...
Oysa birileri görevini yapmadığı için, komşum, çocukluk arkadaşım, memleketlim, ve Bizim Hasan, yine ihmalkarlığın kurbanı olmuştu....
--------------------------------------------------------------------------------
Tesadüf değildi böyle ani gelişim,
çok kötü bir haber getirdi beni sana.
Dediler o; "kadere yenildi'
Öyle mi Hasan?
Ey gidi Hasan, koca Hasan,
Bileği bükülmez, çilekeş Hasan...
Başın mı döndü, uykun mu geldi?
Yerde ne yatarsın, için mi geçti?
Kalk be Hasan, ölü müsün?
Hadi kaldır başını bak.
Yakışmıyor sana yerde yatmak.
Ayıp be, kalksana, koca adamsın...
Öksüz büyüdün, bilirsin yetimliğin acısını,
Sen de o iki yavruyu yetim, bırakma,
Bizi böyle...!
Böylesine yakma be Hasan!
Kurban olayım, bir kere aç gözünü,
Etme, bu naz kime?
Şakanın sırası mı şimdi?
Kime kızdın, kahrın kime?
Kastın bana mı, bana mı küstün?
İyi, tamam...
Olsun ,dediğin olsun, yeter ki kalk,
Ne dersen söz...
Sana yüz bin kere söz...
Bak, artık ben de kızıyorum,
Yalvartma ulan adamı,
Şaka yaptım de, aç gözünü, bir şeyler söyle,
Uykun varsa gidelim, yine evinde yat.
Amma ...
Sakın böyle yapma,
Yapma, yakışmıyor sana bu deli inat.
Bak, akşam oldu, herkes evine gidiyor,
Bir biz kaldık, böyle orta yerde...
Biliyorsun, çocukların bekliyor.
Hadi kalk arkadaş, gidelim...
Bir rakı alalım anasını satayım,
İçelim, sabaha kadar efkar dağıtalım.
İstersen Hüseyin'i, Abidin'i de getireyim.
Söz ulan, kimi istersen onu getireyim.
İnlesin naramızla dağ/taş
Sana gülmek, güldürmek yakışır, ağlatmak değil.
Halaylar, türküler yakışır, böylesi ağıtlar değil.
Hadi kalk, Sakarya'ya gidelim,
Gezelim, biraz için açılsın.
Ne istiyorsan, onu yapalım,
Biliyorum sözüm vardı sana,
Tutamadım ne olur, gözün açık gitmesin,
Gönlün bana incime-sin...
Ah Hasan, can Hasan...
Düşümde gördüm de, ölüler diriliyor.
Bilmedim, bilemedim ki, gencecik diriler ölüyor.
Sırası gelen billahi/illaki gidiyor.
Amma sana, sana ne oluyor ki...
Sıra senin değil, zaman senin değil...
Gencecik adamsın...
Bak, seni sana şikayet ediyorum.
Hoşuna mı gitti bunca üzdüğün?
Peki öyle olsun, mademki rahatsın,
Olsun, ben beklerim seni baş ucunda...
Yeter ki bir kere, bir kere ses ver bir 'Hoşça kal' de,
Hey gidi Hasan, koca Hasan, yiğit Hasan,
Mekanın cennet olsun,
Yüreğimdeki sızı Hasan...
__________yorgunkalem...