Bozkırın Hikayesi
Kapı eşiğine oturmuş sallarken tıngır mıngır beşiğimi ;
Miski amber kokusu yayılır salkım saçak sırma saçlarından.
Gözleri dalar gider uzaklara,
Sorsan söylemez güler geçer
Dile gelse bakışları neler anlatır bilinmez
Daha on beşine gelmeden kına yakmışlar
Kömürden kirlenen avuçlarına
Boyayı verseler dünyayı renklendirecekken
Minicik suratını boyamışlar anlamadan olup biteni
O yarenini yoldaşı bilecekken yolları kesilmiş
Ücra bir memleketin bozkırlarında
Derken hayalleri alınmış daha kuramadan ümitlerini..
Bir iç çekiş ki Öf..
Dağlar inlemiş feryadına
Lakin duyuramamış sesini
Yolları kapanmış gönül kapısının daha sevemeden kimseleri
Sonra evi bilmiş kurduğu yuvasını
Derlemiş toplamış yıkamış kirlenen herşeyi de
Bakışlarında ki puslu hayallerini silememiş
Gülmüş geçmiş sonra kabullenip olanı biteni
Kadın olmuş, eş olmuş , ana olmuşta
O küçük kıza ne olmuş bir türlü verememiş cevabını..
Şimdilerde gelmiş 50 yaşına
Pencerede ki en sevdiği çiçekler olmuş sırdaşı
Onlara anlatmış hikayesini
Yazmış, çizmiş , karalamış
Çekilerek artık kabuğuna
İzlemiş olanı biteni
Bu düzen bozulmadıkça
Kına sürülen ellere süzülen göz yaşları ,boğacak alınları ..
Hiç bitmeyecek bozkırın hikayesi
Dilden dile değişmesi ümidiyle..
Selam olsun bozkıra.
Tebrik ederim Cennet Hanım. 🍀