Bu Yola Yorgun Çıkılmaz
bu yola yorgun çıkılmaz;
önce dinlenmem gerek derin bir uykuyla
başımı babamın mezar taşına dayayarak
yaşlı anamın yaşmağını bastırarak göğsüme
önce uyumam gerek kıyasıya!
kar kanatlı güvercinlerimi uçurup
yağmur yeleli atlarımı salmalıyım yaylalara;
orucumu bozup
yüklenerek günahını omuzlarıma
sonra çıkmalıyım yola...
bir tebessüm borcum var komşu kızına
onunla da ödeştikten sonra...
ve gözyaşlarımı çeken yastığımla
şarabımla
sigaramla helalleşip,
hasmımla hesaplaşarak...
kusarak her şeyi;
gözlerden içtiğim sevgiyi
ihanetin burukluğunu
sevme huyunu...
gecelerin iri memelerinden emerek beslendiğim ak sütü;
tunçtan olan şafakları
kayan yıldızlara gönderdiğim dileklerimi
sevda örgütünü
ve bileklerime takılan kelepçeleri
bir de rüzgârın ıslığıyla gezdiğim sokakları
bir de beni...
bir de seni unutarak...
bu hayattan topladığım her şeyi yerine koyarak
kimseye borçlu kalmadan;
yaşama minnet
kendime ihanet etmeden
geldiğim gibi
gitmek isterim ben!
son yolculuğa yorgun çıkılmaz
ardına da bakılmaz giderken!
Bu satırlar yorgunluk yerine dinlendiriyor beni,hemde fazlasıyla.Yürekten tebrik ederim hocam,çok güzeldi.
yazdığınız tüm şiirlerde mısralarınızın peşinde mülteci kalıyorum üstad yüreğine sağlık güzeliği tarifte hep yarım kalmışımdır sevgilerle
harika bir şiirdi zevkle okudum sevgilerle