Buğulu Bakışlarına Uyanırken Göğün
dallar değiyordu
yazın kaydırağından kayabilen için kurulmuş parkın
kenar köşelerinde tenha sarılmalar oynayan eski çocukluğum
şimdilerde göz kırpan bir bulutla arkadaşım
ağlasa yağmuru kıskanıyorum
bir de ağustos geçerken
sararan yaprakların söylediği şarkıyı
evimiz gölgeleri ile başka bir evin altında üzgün
sevinçleri ile bütün güneşli vakitlerde
çoluk çocuk aynı duvarın altında toplanırdık
birden ona kadar her vakit gözlerini kapatıp
ilk geçen kuşun kanadının rengini bilene
içimden koparıp ne istiyorsa verirdim
hangi hayaline dokunmadık dünyanın
basit olan şu ki
boş fısıltılarla doldurulmuş bir dimağın
bu hafifliği satın alması mümkün değilken
o zamanlar ulaşabileceğine inanmaktı büyülü olan
salon perileri dediğimiz kabuğumun içindeki yaşlı salyangoz
duyduğum sesi çevirip değiştiren kendi yalanlarım olsaydı
kana kana yankıları kulağıma kapatıp okyanusun ortasında
bir adadan nasıl kurtulacağıma dair planlarım olurdu
basit olan gözlerimi açıp kapamaktı yosun kokusuna varana dek kıyıların
ah şu çocuk kalbinin dokunabildiği özgürlük
özlemiyorum değil uçurumların gerçek olmadığını söylerken
gülüşüm ondan
beyaz ve keskin bir boşluğu düşündürür
sıcak kokularını giyindiğim yazın tam ortasında
buğulu bakışlarına uyanırken göğün.
belki de kimse bilemedi ilk geçen kuşun kanadı ne renkti tebrikler ediyorum şair 👍 güzel şiirdi