Büyü Artık
Çocuk ruhlum
Aklın hala hayata bir tekme vurup, peşinden koşturmakta
Feleğin tokadını yiyeceğini bile bile
Koş bakalım!
Ta ki ayağın bir taşa takılana kadar...
Büyüyecek olan yüreğin nerede?
Nasıl da küçük kaldı!
Seni bu yüzden sevemedim hiç
Belki de sevmekten kaçmışımdır
Olamaz mı?
Büyümedin işte!
Yüreğine girecek beden
Ne kadar büyük olsa da
Sevmek büyüklüğünü gösterecek kadar
Cesur olamadın
Hâlbuki sığamayacaktın içine
Küçücüktü çünkü
Zorlayacaktın
Nefessiz kalacaktın
Zorlayacaktın
Öleceğini sanacaktın
Zorlayacaktın
Yapamayacağım, olmayacak işte diye çırpınacaktın...
/Serzeniş/
Anne karnındaki çocuk gibi
Tekmeleyecektin
Olmadı
Bir daha
Olmadı mı?
Bir daha...
Varlığının farkına varana dek
Kendine orda yer edinene, tek
Var olmakla yok olmak arasında bir şey
Bu ikilemden kurtulmanın tek yolu
Öleceğin günü beklemek!
Akla karanın, ayan beyanlığı
Anne rahminde bekleyen bir bebeğin
Var olduğundan haberi olmayışı gibi
Neden hiç bir şey hatırlayamıyoruz?
Yoksa yine mi unuttuk!
Ölmekle doğmak arasına fark yok
Ölmek doğmayı doğurur,
Doğmakta ölmeyi öldürür...
/Paradoks/
Ceninin anne karnına sığmaz olması
Bu Dünyaya gözlerimizi açmaya zorladı
Dar geldi Dünya bize
Dünya dünyaya sığmadı
Ama hep bir şüphe vardı
"Acaba! Ayrılık günü ne zaman"
Ya son bulacak ya da baş olacak
Yoksa baş ve son aynı değil miydi?
Ve gördükleri karşısında dili tutuldu
Belki de bu yüzden
Doğan her insan
Yeniden doğmanın sevinciyle
Ağladı, ağladı, ağladı
Hıçkırıklara boğularak, ağladı
Ruhlarımız söz verdi
Ne çabuk unuttuk! Anne karnında yaşadıklarımızı
Anne rahminden çıkıp
Yeni bir dünyayla tanıştığımızda
Bunu herkes göze aldı mı sanıyorsun
Kimisi ölümün bir kaçış olduğunu düşündü
Kimisi öleceği günü bekledi
Ama önemli olan yapılmayanı yapmaktı
Sonuna kadar beklemek
Dokuz ay dokuz gün
Erken doğum oldu seninki
Sezaryen Hayatlara vakıfsın şimdi
Gittiğin yerde daha şefkatli,
Daha sıcak, bir yürek bulabilir misin bilmiyorum?
Bulman ümidiyle yüreğime söz veriyorum
Ve seni
hemen,
şimdi,
burda,
öldürüyorum...
/Yeniden doğuş/