Buzul
Zaman sırrından soyunduğunda
Gece küllerinden sıyrılır toprağa
Rüzgâr tadında akşam
Göğsümün ağrılarını uyutur
-yolun başında menzil kendine kayıp bir
saray-
Sağır dudaklarını öpüyorum yağız atların
Saçlarımda dağınık yıldızlar ve
yağmur sesleri..
Alnına ay vuran kamçılı vakitlerin
kanatlı karanlığı..
Zeytin gölgelerine gidiyorum
Yalnızlığın eşiğine lambalar kopuyor
Uykumun içinde sis buğusu
Gözlerime uzun saatlerin sakal
bırakan kuytusu..
Berbat gecenin katran ve buzul sayıklamasında pencereler
Bir şeyler anlatıyor içimin körüne
Oysa ışıklı parçaları var ruhumun
yangın işleğinde..
Kıyı/sız bir orman kısık çağrıların sızan yaşları ki,
Irmaklar takılır sözlerimin gece büyümesine
Düşler bir bakıma usulca
Her yıl biraz daha kısalıyor aynalar
Bana mı öyle geliyor devrilirken takvimler
Ağzımın kıyısında bulutsu çiçekler
dağınık ve huysuz ikindi.
Büyük kopmaların ıslığını kundaklıyorum
Dilimde,dilsiz dünya kramplar içinde
Zaman sırrından soyunuyor
Hiç bir el masum kalmıyor
Ay karışıyor alnımın çatısına
Şehirler de batıyor susan yaraların
buzul divanına..
Dokunsam
Gecenin ötesi bir derinliğe kaybolur
parmaklarım..
Söndür ışıkları kalbim
......
hep güzelsin ve de özel...
Yerli yerinde ne güzel imgeler. Tebrikler.❄
'Sağır dudaklarını öpüyorum yağız atların' ne güzel bir mübalağadır böyle! Derinden ve içtenlikle kutlarım!