Çalar Saat

Hüzün döken yağmurların,
Sokaklara bıraktığı desen gibi,
Aklımda yer eden gidişin.
Zehir karası soluklar akıtıp,
Kalbi perişan eden.

Dilin ucu hem sivri hem keskin.
-Yarası nerede diyorsun.
Lan sağlam yer mi koydun,
Her yanımı oydun,
Yetmedi mi?
Kaldı mı? ellerinde umudun.

Yazmak; acıtırcasına, kanatırcasına,
Ay ışığından, boşluğa düşer gibi,
Akla uymayan uzak bir görüntü.
Sokaklar sarhoş gibi,
Ayaklarımın altında sallanıp duran,
Kaldırım taşları.
Eli yüzü kırışmış kirli sakallı adamlar,
Ve içlerinde hayvansal bir şehvet.
Korkudan sağa sola kaçışan,
Ödü patlamış orospular.

Ki hala;
-Yarası nerede diyorsun,
Anladım ki sadece okumayı seviyorsun.

İlerledikçe saatler,
Lambaların titrek ışığında,
Gölgeler koşuşuyor.
Yüzü yıkandı sokakların,
Yağmur tüm ihtişamı ile,
içimi delip yüreğime vuruyor.
İyi kötü, düşe kalka, sağa sola çarpa çarpa,
Yürüyorum,
Yürüyorum,
Yürüyorum.

Her şey ne kadar gerçek,
Ya da, korkuyu törpüleyen bir zaman.
Vallahi ne desem bilmiyorum.

Oksijenim azalıyor.
Uzun uzun bakıp kalabalığın ardından,
Ölümlerden eğriler çiziyorum.
Sonra yıldızlar düşüp boşluğa,
Teker teker kırılıyor.




01.06.2016

01 Haziran 2016 330 şiiri var.
Yorumlar