Çayım Şekerim
Yıldızlar kayıyor gecede
Ateşte demliğin is kokusu var
Yanık çayla
Demleniyorum buharım tütüyor buram buram çek içine
Sen kokuyorsun ya bardağımda da tomurcuk misali
Yudumluyorum seni kırtlama şekerle...
Avuçlarında kına
parmakların parmaklarım
İsyanı var cehverin ateşe
Kor ateş meşkle döverken demiri
ben eğiliyorum önünde saygıyla
Ne güzel
İşte böyle bir sonbahara soyunuyorum
Avuçlarımda ateş içimde yangınlar dışım buz
Seni tanımayanlar anlayamazlar
Sen de anlamazsın
Neden mi?
Hiç yaşamadın böyle Bi sonbahar
Hiç yürümedin yağmur yağarken çisil çisil
denizin dibinde
Çizmedin kuma parmaklarınla bir kalp içine isimlerimizin baş harfini
Bu yüzden mi? Hayır.
Hiç vurmadı seni seheryeli
Sallamadı lodos
Dökmedi yapraklarını esen yeller
Şimdi yorgun demokrat
Usulca girişirken kışa
Gitmek bilmiyor yol ve aynı zamanda bitmek
Harcamışız son kurşuna dek
Geçmek bilmiyor bu rezil sonbahar
7 yıl oldu birbirimize değeli
Tenime karışan terin ve nefesin
7 koca yıl oldu seni seveli
Rüzgar gibi esti
Sonra yamacının eteğinde dinlendi
Bazen sen koştun ben durdum
Sonra ben yürürken yönünü bana döndü ben durdum
Öyle akamazken birbirimizin içine
Sonra saçlarımı zaman vurdu döküldüm kum gibi ayaklarına
Sen uzandın Atakum sahilinde omuzlarıma
Güneş düşürmüşken ensesini kasıma
Ben yüzündeki tebessümde kayboldum