Cemo
Kayıkları çalardı Cemo,
Bir çilingir sofrasına.
Eteğindeki taşlardır tüm serüveni,
Anasından doğmuştu,
Anasına düşman.
Ayak uyduramazdı hiçbir iş ona,
Hep işsiz,
Hep parasız,
Cemo ceketinden başka şeyinin olmadığına inanırdı.
İşsizdi iş aramaya gidemezdi,
Azılı bir katil gibi karşılanırdı.
Cemo büyürdü bizimle,
Kayık çalar
şarabı bakkal dükkanlarından ödünç alırdı,
Bir gün geri koyacağım ama derdi,
Kayıkları geri koyduğu gibi...
Tüm yaşamı işsizdi
O işsizdi ve iş arayacakta değildi.
Çilingir sofraları ondan sorulurdu...
...
Şarapçı baba derdik,
şarabı o çalardı,
benim cebimden çıkmazdı para,
onda zaten yok para,
çalmak bizim işimizdi,
işsizdik ve iş aramaya gidemezdik
kayıklarda sabahlamak dururken,
ceketini satmıştı en son buluşmamızda,
üşüyordu
dedi bir şişe rakı aldım...
çalınamayacak kadar kıymetli bir şeydi altınbaş,
ceketini satmış ufak bir şişe almıştı,
besbelli başka bir alem peşindeydi,
o gün kayıkta çalmadık,
cigaramız zaten yok,
yürüdük bir yol boyunca koynunda şişe,
durduk bir kulübe önünde,
dedi geldik işte,
içerden bir adam çıktı hoş geldiniz diye,
Cemo ceketini satmıştı elimiz boş gitmesin diye,
o gün anladım Cemo büyük adamdı...