Çiğ Tuz
hiç bir kabuk örtmüyor üstünü anne...
haki yeşili gözlerimde katran karası hüzünler
kardelenleri öldürür yazgının sessiz harfleri
toprak yemek yasaktı doğdugum gün
kundağım yanmış bir eylül sabahı
paslı hatıralar atlasında kirpiğim ağlamış
mazlumun yüzüne çiy düştüğü mevsimde
duman lekesi annemin parmağı
beyaz sabun kokusu,ekmek kokusu,soğan kokusu
kirpiğinin nazlı karasında unutulmuş kız çocuğu
dar ağacında budaklanıyor ömrümün çıplak ayakları
geciktiğim masallarda küçülüyorum sen tuza basarken yaralarımı
hiç kırıklar üç öğün sofra duası
dilimde yasakların ağusu
çığ altında kalan dağların sessizliğinde
kekik kokusu,zencefil kokusu,ıhlamur kokusu
kirpiğinin nazlı karasında unutulmuş kız çocuğu
bahar dallarında mahsur kalmış çicekler
papatya severmiş bütün anneler
geçmiş zaman sarkacında müebbet bir kötürümken düşlerim
tutanaklara geçmeyen bir suç oldun içimde
beni tenha dünyada hükümsüz bıraktı şefkatin
iltihaplı rüyalardan uyandığım her gece
kar kokusu,yalnızlık kokusu,ölüm kokusu
kirpiğinin nazlı karasında unutulmuş kız çocuğu
ziyan ettin beni anne...
yetim umutların bataklıkta oynaması gibi haleli düşler ülkesinde oynuyor kız çocuğunun narkoz kokan küfürleri ne vakit yüzümü dönsem kendini gösteriyor acı sonra tenhalarımda hissediyorum yalnızlığı iç çekiyor
kalemimin ikizi ağlıyor...ağlıyoruz..
''hiç bir kabuk örtmüyor üstünü anne... ''
(Ruhuma işledi ''anne'' sesi)
Ömrüne sağlık, şairim...
👑
geciktiğim masallarda küçülüyorum sen tuza basarken yaralarımı hiç kırıklar üç öğün sofra duası dilimde yasakların ağusu
ş i i r
sevgiyle kal...