Çığlık

Gün yeni ağarıyordu eski sokakların keşmekeşine
aç bir kedinin gözleri gibi sarıydı şafak
ve karanlığı parça parça yırtarak
şaşkınlık dolu gözlerime yazgısı dönük buruk anılar parladı
yüzüme hüzün yanıklarıyla karmaşık çizgiler bırakarak.

Yine hüzünle dinledim ıssızlığı iç geçirerek
kuşluk vaktine değin
odanın donuk yalnızlığı içinde.

O küçük rüzgârda ilkyazın kokusuyla dalgalanan ıssızlık
çiçek açtı birden eğrelti
çığlık çığlık ışığa karışırken bir gece kuşunun sesinde
her şafakta bir anım ölür eski sokakların keşmekeşinde
aç bir kedinin gözleri gibi sararırken şafak.

Dağlar yine duman altında kalacak ve yoğun sefalet olacak çamların gölgesinde
vadilere kayarken ıssızlık ayaklarımın altından
amber renkli yeni şafaklarda.

Bilir misin yosundan kanatları vardır ölümün
öyle sıkı sarar ki seni havada tek bir kırlangıç gölgesi kalmayana dek
çığlık çığlığa ağlatarak
bu şafakta canlansın diye anılarım eski sokakların keşmekeşinde
aç bir kedinin gözleri gibi sararırken şafak.

Yıkayacağım sözlerimi çime düşen çiyle
dilimi tuzlu yağmurlarla yakıp susacağım yeni şafağa dek
gün dönene kadar kuklacı bulutlarla.

27 Kasım 2018 200 şiiri var.
Beğenenler (2)
Yorumlar