Cinayet Saati
Gözlerine benzetmek gibi olmasın,
Zifiri karanlık bir geceydi.
Gecelerle yıldızımız bir türlü barışmıyordu.
-Oysa ikimiz de esmerdik-
Yürüyordum,
Sıkıntı sadık bir gölge gibi peşimdeydi.
Cinayet saatinin geldiğini anlamıştım, hatırıma gelmenden.
Dolunay korkudan saklanmıştı.
Ben ona sırtına dualar yüklediğim martılar,
Kanadına türküler kondurduğum güvercinler gönderecektim.
O yoktu...
Dolunay benle buluşmuyordu,
Sevenler bir türlü kavuşmuyordu.
Gözlerin aklımdan savuşmuyordu.
Gözler gördüm hepsi beni izliyordu.
Kara toprak asırlık bif türkü filizliyordu.
Sokak lambaları etrafımı sarmış,
Dehşet saçıyorlardı.
Ben korkuyordum, gölgem korkuyordu.
Ellerimi yavaşça kaldırdım,
Kalemimi usulca yere bıraktım.
Teslim oldum,
Sokak lambalarına.
Ama yiğitlik mi kalmış cihanda?
Acıyan ciğerime acımadılar..
İki sarjör kelime boşaltılar zihnime.
Öldürselerdi iyiydi,
Beni öylece bırakıp gittiler.
Yerde çırpırken kelime-i şehadeti yutkundum,
Gökyüzünde dolunayla gözgöze geldik.
Halime gülüyordu..
Yerde duran kalemime uzandım,
Dolunaya nişan aldım,
Tam ateş edecektim ki;
Çişim geldi....