Çınlama
sesinin ırmağında akıyorum, yüz yıl oldu tamı tamına
erimesini bilmeyen bir buz dağı kesildim orada
en güvenilir yerlerinden yırtılmış duygularla sınadım kendimi
kardeşsiz, arkadaşsız, sevgilisiz sınadım
nasıl gelirdi ilkyaz, baştan-çıkarıcı kokularıyla
ışıklı sabahlarıyla nasıl pestile çevirirdi bedenimi unuttum, usandım
yaşamaktan narkissos’un teslim aldığı bir dünyada
tufanlar çıksa, depremler kopsa keşke, daha ne olsa
udlar, kemanlar, neyler, tamburlar ayağa kalksa
nâmussuz şairlerle hesaplaşsam çata çat alevsiz kalplerle
"aydınlık, az daha aydınlık" diyen, ölüm döşeğindeki goethe’yi
anlayanlarla anlamayanlar tartışırken büyüsem düşlerimin mayınlı yatağında
ve ben böyleyim işte, çıbanbaşıyım ama dinozor saymam kendimi
noktalamasız, zamirsiz o çınlamayım, bedevî dağarcığımla