Cızırtı

Dışarıda faytonun sesi duyuluyordu

Atlar ayaklarını sürüyordu aşka

Prens adalarına uzaktan son bir bakış

Faytoncunun kırbacıyla kıvılcımlar saçıyordu yol

Üzerinde dörtnala bir balkabağı hikayesi

Haydi partiye gidelim dediğinde sesin

Ben balkabağından tatlı yapmayı seçmiştim

Köşedeki satıcıdan bir buket kalanşo alıp

Vazoya itinayla yerleştirmiştim

Kuşların sabah cızırtılarını kendi frekansıma tutturup

Bir tutam mutluluk katmıştım sabah uykularıma

Düşlerimi uzatıp geç uyanmıştım

Bilir misin

insan geç kalmayı sever bazen

Acıya

Sevince

Mutluluğa

Hatta ayrılığa bile

Ölümünü erteler

Bir selanın kırk fragmanında

Deli gönlümde nice sular kaynatmıştım

Oturup çay içmiştik seninle

Bardak bardak dolup

Deminde sohbetler etmiştik

Düşüncemi saran kireçtaşlarını

Söküp atmıştım sevginle

Kırk yıl kırk gece bir yolculuktan sonra

Kocaman bir obruk duruyor karşımda

Attığım her adımda sana kayıyorum

Derin bir boşluk oluyorsun hayat

At kişnemeleri içinde

Prens adalarında uzaklığı kırıyordum

Kuru bir ekmeği bölüşür gibi paydaş oluyordum mutlulukla

Masalların kirli yüzünü yıkıyordum adaların suyuyla

Saklama kabımda akşamdan hazırladığım üç beş sarma

Ve balkabağı tatlımla eşlik ediyordum sana

Faytoncu dönüş ıslığını çaldığında

Ben hala dans ediyordum

Kelimelerin, kuşların ve göğün müziğinde

Sanki ayaklarımı yere bassam obruklar gittikçe büyüyecekti

Sokak satıcısından aldığım kalanşolar yetmeyecekti

Göğümü doldurmaya

Haydi dönelim dediğinde sessizliğin

Ben yıldızları kırmızıya boyamayı istemiştim

Yüreğimi bir fırça gibi göğe sıçratsam sanki

Ay daha güzel parlayacaktı bu gece

Ebruli bir yakınlık kuracaktık seninle

Faytoncunun kırbacı bölmeseydi gecedeki sessizliği

Atların çıkardığı tozlara bulanıyordu yüreğim

Gittikçe eriyordu adada demirden prensesliğim

Sana yakından son bir bakış atıyordum düşlerim

Bu gece göğü saran cızırtı

sanki

köz olmuş yüreğimdi