Çocukluğum
Çocukluğum hayal meyal ince pörsümüş
Kurbağa deresinde caz şarkıları
Yıkık duvarlı genç aşıkların evi
Ve ölümsüzlüğüne inandığım gök yüzü
Ağzım açık baktığım sirk palyaçoları
Üstüne titrediğim kurşuni çakım
Sakızın gazozun tüm zevkleri tadımda
Çikolata çalardım sefer amcanın yanından
Kızıl ağaç patika dikenli bir yol üstüydü
Girdiğim bembeyaz masal evine
Ne kadarda anlatılmaz gerçek üstüydü
Deniz derya atladığım saman yüküne
Kara yüzlü amcalar incik boncuk bohçalı
Göz yaşlarım inatçı yalvarırım al baba
İki dudak arası motoru tükürükten
Takılı verdi aklıma kırmızı tel araba
Her çocuğun elinde cıngılı topacı
El değmemiş evrendi benim eğlencem
Almasa da babam bana oyuncak
Rüzgar kokar güneş oynardı benimle.
Sayın Akbay eşliği çocuk olan her duygu bir birinin aynıdır. aynı özlemle ıslanır ve anılır. bizi anılarımızla aynılaştıran bu saflığın büyüsünü hatırlattığınız için ,size teşekkür ederim...
Çocuğuz daha... Küçüğüz... Sobanın dört bir yanına serilmiş çamaşırlara bakıyoruz. İçimizi kaplayan beyaz sabun kokusu, burgu burgu bir sancı saplanıyor karnımıza. Günlerden Pazar... Hava gri, dışarıda yağmur, odada çamaşır kokusu, radyodan yükselen türkülere dalıyor babam. Nefes alışları uyku halindeki gibi bazen sessiz, bazen homurtulu iç geçirmelerle gayet uyumlu bir görüntü çiziyor hafif kısılmış gözlerindeki tanıdık hüzne. Her zaman kolay olmuştur babamı okumak.. Ben bildim bileli kinsiz, fitnesiz, fesatsız ve dedikodusuz. O yüzden ak pak ve oldukça şeffaf gelir kafasının içi bana... Ve şu haliyle aklından neler geçirdiğini kestirmek daha kolay.
Mutfaktan gelen kokular Pazar gününün aslında ne kadar özel olduğunu kanırta kanırta sokuyor minik beyinlerimize... Bundan sonra her Pazar günü aklımda kalan fotoğraf bu... Yağmur, burnumdaki çamaşır kokusuna karışan balık ekmek tadı ve babam
Ömrümüzün en güzel süsüdür çocukluğumuz..uzaklaştıkça özlediğimiz..