Çocukluğum
Çocukluğumu soruyorsun,
ben hiç çocuk olmadım ki.
Daha yürürken başladı kavgalarım,
yeni sürülmüş anızlı tarla ilk hatırladığım.
Bir mavi plastik ibrik, bir de yalın ayağım.
yarısı döküldü diye suyun,
anızların kanattığı yalın ayağıma ağlayamadım.
hep adamdım ben,
keçinin, koyunun peşinde,
ilkokul dört bile değildi ormana ilk tomruğa gittiğimde.
Çocukluğumu soruyorsun,
yokladım da hafızamı ben hep okulu sevmişim,
yaşayabildiğim kırık dökük çocukluk anılarımda
hep okul, sıralar ve teneffüs araları var.
Nasıl utanmıştım ilk hafta sonları çalışmaya başladığımda!
Kız arkadaşlarım görmüştü baskül kantarın ardında.
Ama biliyor musun hiç ağlamadım ben kendi yarama.
Salya sümük görülmüşsem bir yerlerde
bil ki mezar başında ya da bir başkasının acısındadır.
Bir tek oyuncağım oldu bildiğim,
kandırmak amaçlı yaz tatilini köyde geçirmem için,
o da unutuldu bir akraba evinde...
Çocukluğumu soruyorsun,
hatırladığım yokluk ve yoksulluktu bütünüyle.
Öyle alışmıştım ki sefalete,
yeni bir elbise giymemek için utancımdan
ağladığım günler geldi gözümün önüne.
Biliyor musun,
yeni yetme delikanlılığımda kahvehanelerde
polis bile kimlik sormadı bir kere,
öyle çabuk büyümüşüm ki olgun adam olmuşum
on beşimde.
Geçen gün şaka yaptım da okulda,
çocuk gibisin dedi bir hoca kaç kere!
şeytan dedi ki tutup saçından çal şunu yere....
ama ne bilsin, yaşayamadığım çocukluğum
kalmış yüreğimde....