Çocuktum
çocuktum
sadece kaybolan oyuncaklarım için akardı gözyaşım
yaprak misaliydi düşlerim
çam kokulu rüzgarlarda
acıtmazdı yaralarım
çocuktum
yaşlı bir kolonya çiçeği uyandırırdı beni her sabah
buram buram hayat kokardı
mavi ve yeşil bin bir tonuyla katılırdı heyecanlarıma
renkliydi dünya
korkardım karanlıktan
yağmurdan korktuğum kadar
biri uykularımı bölerdi
biri oyunlarımı
çocuktum işte...
gamsız gülüşlerimde kaybolurdu yaşamak telaşı
henüz başımı yarmamıştı dostun taşı
çocuktum
buğulu camlar ardında bir yüz değildi geleceğim
bilmezdim dönüşsüz bir yolculukta olduğumu
muhabbet kuşumun öldüğü güne kadar
çocuktum...
korkardım karanlıktan ... Aslında karanlık, bir önyargı sonucu bu denli korkutucudur. Dilinden anlayabilecek kadar içine işlediğinizde/ o sizin içinize işlediğinde, korkmak bir yana, onda bir güven bile bulabilirsiniz.
Şiirin, özellikle son iki mısrası, çocukluk masumaneliğini yalın bir hoşlukta verebilmiş. Tebrikler.