Cümbür Cemaat
Sıradan bir yaz akşamı işte
Yapacak pek bir şey yok bize
Ne yapalım aldık şarabı
Oturduk sahile
Ay ve yıldızlar hazır el eleyken
Ateş yakmayacağız bu gece
Zaten son provasını yapmış
Dansa hazırlanıyor yıldızlar
Denizdeki yansımalarına bakıyorlar yeni kostümleriyle
Kaçırmamak lazım gecenin büyüsünü
Oturduk kumsalın tenhasının tam orta yerine hep birlikte
Çok kalabalığız
Öyle böyle değil yani
Bilmem yeter mi bi’şişe
Dedim ama dinletemedim az bu bize
Liseli olanından tutun da
Yirmili yaşlarım
İşsizliğim
Canı çıkmışlığım
Canı sıkkınlığım
Orta yaş krizlerim
Melankolik hallerim
Yalnızlığım
Şairliğe özenen ben
Kendini ressam zanneden ben
Bir de müzikten anlamayan ben
Ve iki çeyrek asırı devirmiş bir ben daha
Beni saymazsak da kalabalığız yani
O da yuvarlak hesap
Ki çocukluğumu çağırmıyorum bir o eksik
Keza içki yasak kerataya
Hah gel sen de otur şöyle yamacıma
Otur keyfine bak içimin dipsiz boşluğu
Bir sen eksiktin
Kesin yetmeyecek bu şişe bize
İçtikçe güzelliği arttı kumsalın
İçtikçe dile geldik hep bir ağızdan
Coşup anlattık
Öyle böyle değil
Kahkahalarla inliyor ortalık
Ahh ah
Biri görse deli der kesin bunlar
Önce ömürlük tatlı anılarla başladık sohbete
Öyle güzel anlatıyorlardı ki anlatamam
İlk talebe olan başladı söze
Peşinden yirmilik olan
İlk aşk
İlk öpüş
ilk sigara
ilk alkol
Derslerden kaçmalar gibi gibi
Buradan anlatmakla olmaz
Görmeniz duymanız lazım hallerimizi
Ardı ardına dökülüyor her biri
Kahkahalar eşliğinde dudaklardan
Aşk yüklü olanlar kaçamaklar ayrılıklar
Dertler hüzünler belalar belalılar
Kavgalar dövüşler sarhoşluklar
Hani vardır ya herkesin
Şimdi kıyıda köşede kalmış
Dertten sıkıntıdan unutulan
Bir daha olsa yeniden yaşardım denilen cinsten
Dertsiz tasasız gevşek günler hepsi
Neyse zamanınızı almayayım
Gizli saklı yapılan her ne varsa işte hepsi
Çocukça haylazlıklar de geç sen şimdi
Ama ne güzel günlerdi her biri
Hey gidi günler hey
Sonra şaraptan olsa gerek
Önce hummalı sözler döküldü
Güzel keyifli günler hatırına suskun oturan
Orta yaş krizlerimden
Peşinden diğerleri
Kan gövdeyi götürecek nerdeyse
Neymiş efendim
- Benim yüzümden yaşayamamışlar keyiflerince
- Yok efendim benim yüzümden aşkı tadamamışlarmış yeterince
- Çabuk kaptırmışım kendimi hayatın dönencesine
- Yok şöyle yanlış yapmışım da böyle yapmamışım
- Yok gençliğimi harcamışım
Falanlar filanlar
Resmen döktükçe döktüler dibime kibrit suyunu
Çakmağı çakıp "hoh" deseler ateş alacağım resmen
O derece yani
- Hoyyyttt! Sizin ki de laf mı? Dedim kabara kabara
- Ne güzel anılar yaşadık eksik veya fazla
- Bir de yalnızlığıma sorun
- Bütün kahrımı o çekti
- O zırlamıyor sizin gibi kahpece
Sustular ve bir haine bakar gibi baktılar önce
Yalnızlığımın boynu bükük yüzüne
Sonra dalgalar konuştu biz sustuk
Yıldızların son tangosunu seyrettik sustuk
Gökyüzüne baktık hep birlikte
Hep birlikte sustuk yine
Aklımı basit bir soru araladı sonra
Şu oturduğum kumların üstünde
Dakikalar geçmek bilmezken
Yıllar ne ara aldı başını gitti
Ne ara geldik elliye
Hatta ne ara geçtik elliyi bile
Neyse
Hazır şişe de dibini boylamış
Hazır ortalık durulmuşken
Ve en önemlisi birileri görüp deli demeden
Uzaklaşmak lazım hep birlikte
Beni boğan bu sessizlikten
.
.
.
(İçimdeki benlere ithafen ve "Genel İstek Üzerine" isimli yazısından esinlendiğim Ali Poyrazoğlu’na saygıyla...)
(arsiv.sabah.com.tr/2004/11/08/cp/yaz1254-20-110-20041107-102.html)
----
:) insanın bazı anları vardır, yıllar geçse de bir kaç dakika belki onlar saniye kazınır zihnine insanın, öyle bir şiirdi işte... ulan dedim bu adam benim öz abim olsaydı ya:)) birlikte girişirdik kumlara sulara yıldızlara... arada bir de birbirimizi yumruklar bir dem sürerdik... ha işte öyle bir şiirin en sakin yanıydı şiir, kapaklarını açmak gibi barajın ne varsa akmış gelmiş söylenebileninden... ya söylenemeyenler koca bir suskunluk, ne tanrı ne şarap kesmez bazı vakitler insanı şiir gibi... kağıt kesiği gibi acıtan, çoban ateşi gibi ısıtan bir şiirdi benim için, bir kaç pürüz dil sürçmesi yaşadım amma olabilü yani ayu çıkabilü taş düşebilü, sonuçta eski yollar dağ yamaçındani çam ağaçlarının için yol alırken topraktaki kökler, biraz irice kayalar gösterir kendini ya, gözün takılır, acaba hangi dozerci hangi kamyoncu hangi işçi aştı o yolu zamanında dersin.. yol seni ağaç ağaç kaya kaya çakıl çakıl sürükler.... kılavyemin parmakları düştü gene... neyse abim, eksik olma deyip nokta koyayım.:))
Kurgusu, anlatımı ne güzeldi şiirin. Kutlarım kaleminizi.