Çürümenin Kokusu
O günler, çocuksu ve buruk geç kalmışlarla
enginimde çivili yataklara yatırılıyor şu vakit.
Balkonumda duvarın çatlak derinlikleri arasından
düşen taş parçaları,ayağımın dibinde ufalana ufalana
yoluma köprü kurarken, bakışlarım Vangölü'ne dağılmış
yine seni çiziyordu, toz toprak kimin umrunda,
durmadan seni çiziyordu..
Görmüyordum, kör olmuştu ayak parmaklarım.
Ah bir görsem, o çatlaklar açtığın derin yaraların,
o toz parçacıkları görüşüme deprem etkisi yaratan
bu sancıların habercisiydi belki.. Kim bilir?
Ama yine de çiziyordum, çiziyordum..
ne aşklar yarattım,
ne evler diktim, bahçesinde kör çeşmeler, sardunyalar
içinde gülüşen mor bakışlar, sarhoş sevişmeler
Kutsal kitapların dahi çizemediği cennetin en masum hali gibiydi.
Evren hengameyle yıldızlarını bakışlarıma ateşliyordu,
bir imrenmeydi sanki bir kıskançlık.
Evreni karşıma alıyordum çıldırırcasına,
dünyayı değil,
evreni..
Ve bir gemi yanaştı bakışlarımın kıyısına bir gün,
yosun tutmuş zehir karası palamarını gözlerime mil çekti,
şeytan utandı, kurudu Vangölü.
eridi bakışlarım, kabuk attı
şifa gözlerindir dedim, bakmaların makber,
üstümde bir ağırlık, miğferinde çürüdü gözlerim
O günler kim bilebilirdi bu dünyaya fazla
deliliklerin,
bir kağıt parçasında intihar edeceğini
kalemin ucunda çürümenin kokusuyla.
Yaram artık senindir.
Mükemmel bir final yazmışsınız şair elbette şiirin tümü de çokk güzel içten tebriklerimle