Dağların Yürüdüğü Vakitler
Sultanım ayın ışığı döşümü yaktı
himmet et gönlünü alalım gece küskünlerinin
pusulası kırık kaç kaptan tanıdın ki
‘’ O ’’ lodosu lodos onu her ikisi de seni beklemesin
de haydi büktüğün boyun Tanrıya
bana sınırsızlığınla uzanacak elin lazım
sancıların böğrüme vurduğu nefessiz kaldığım
dağların üstüme yürüdüğü vakitlerdeyim
sabah ezan bekleyenlere muştu verecek
hiç mi kuş kalmadı göğüs kafesinde ey sevgili
nasıl ve niçin musallat edersin başıma
zülfünü yere düşürmüş kuşkunun arsız çakallarını
oysa kırık binlerce aynanın bir tek parçası dahi
çürümüş yüreklere ısrarla kainatı gösterir
her daim edep lazım ben tararım onlar dağıtır saçlarımı
uyurken anasız kuzucuğum de okşa başımı
şimdi yar leyli gelmiş rüyama kovsam da gitmez
küçük kadınlar ışığında oynar ayın şen şakrak
sevdalandıkları suyun akışına bakıp iç çeker de içmezler
çatlak dudaklarımdan sızan kana inat pusuda durur su
uykusuz tulumlara sarılır ve unutur bu hengamede
alnımın yazısını gidip de dönmemelere uyurum
hasrete tetik düşürmüş kalemler ararım bu dağlarda
şiir yüzlü ceylanları kimler vurdu şimdi çakallara teslim
mayınlar döşüyorlar kalleşliğin son noktasında
gidenler bir daha dönmesinler diye
yahut dönenler bir şekilde eksilsinler diye hayata
ben ise vira bismillah der de geçerim
atıl bir kaderden ötekine sessizce kim bilir ki
cennetin kapısını çörek otunun kokusunu
ve pamuk ipliğine bağlı hayatların evlatları çekiyor
en umulmadık zamanlarda kaybetmenin acısını
yol düşkünü babalar gittikçe azalıyor
kurak tarlalar susuzluktan çatladıkça açılıyor
ana kucağından has göğün şüheda kapısı
dul kadınlar ekiyorlar dağlara gözyaşlarıyla tek tek
vuslatın son hamlesinde ruhumu sarıveren
sarmaşık güllerine inat yol başlarında buduyorum
kırık kalemli şairin en masum yanlarını
Rabbimin izninle ayı ikiye bölenin huzurunda birleştir bizi
Geceye öyle bir üflediniz ki şiiri dem bu demdir oldu usta