Darbuka Sokağı
uzunca bir yoldu sana tedavisiz kaldığım bir aşk senfonisinde
kaldırdım tüm imlaları tüm notaları kaldım bir ciğerin anatomisinde
ne sensiz bir ışık bestesi küfürsüz tenimde
ne de senli bir yalnızlık lehçesi paramparça gözlerimde
gittin şimdi bir sabah morluğunda kapanmaz bir kuyu şimdi içim
gerekçesiz sundu bu talanı sırtımdaki en ağır kurşuni biçim
nedensiz kalmak tam da böyle işte olur olmaz akıyor gözlerimdeki sicim
gittin her ölüm şimdi ceplerimde onulmaz bir tecritim
soğuk gri tekme postalımda iğrenç çamur dürtüsü
kule gözcüsünün yanık mektubunda mağlup gez göz dürbünü
saldım aşağıya en matemli o çatlak fransız öpücüğünü
girsin artık şimdi şah-mat terbiyesinde başka ölümlünün rüya denen süngüsü
kalmadım tren sert dur emret diye bağırınca istasyon tuvalinde
bir gözü kanlı bir gözü senli terbiyesiz bir hikaye alnımdaki çivide
olsun nihayet biteviye bir aşk kurgusu sanki bu tenimde
ben yine gelirim giderim biterim beni d/öven bir tel örgü kumaşı içinde
ter buhranı bir baraka koyusu sefil fakir teneke gözlerin
bir guru öpücüğü taç mahal karnımda örseli ziyan gergefim
gitme demiştim o en uzak karınsız sabah çingenesi ellerin
şimdi beni deriden bir haritaya çiviledi bakma bakımsız çalapala gitmelerin
neyse ki kalabalık ameliyat diafonu oturunca çatlamış gözlük pencereme
sen ilk uçak rötar küfürlü ve rakıdan sakızlı kırmızı ruj ile girdin düşlerime
uyanmak ne haddime senli bir çiçek minesi terimde
hadi gel birlikte soluyalım saklambaç serseriliğini roman darbukası teninde
puslu uykulu orman nemi ve matarasız su yosunu gözlerim
kaldım nehirlerin çirkin göçünde şimdi sızladı yılan deliği ellerim
kayboluş ve yitiş bir kano sensizliğinde biçimsiz yontucu sellerim
yerel bir hüzündür şimdi elma kokulu duyarsız tenekeden seslerim
bulmayın dedim buldular inadına rüyasız uyuduğum acımasız nehrin deltasında
motoru küflü bir uçak çığlığında yakamadığım ateşin sesine damladı en/gereksiz atlasında
zayıflamıştım tamamen sakaldım kirdim açlığımın en fırıldak tenhasında
şimdi sadece aş/k gerek sersefil yalnız sözsüz kırılgan çocuk iklimimin ağlayan ormanında
d/üzgün sonbahar ekime inat eylül eskisi bir yangın saklısı kalbim
s/üzgün terlerime öpüş kokulu diş izinin karma sergisi en kallavi rengim
gel de inan şimdi yediveren sekmesi bir kurşun çığlığı saç diplerine dengim
s/akla şimdi karanlık puşt görünümlü mavzer yaralarımı ey sevgilim
apansız inen bir acı şimdi biriktirdiğim şehirlerin kartpostalları
k/almadı yumruklanan akşamlarımın senli-sensiz gri küflü duvarları
y/amacıma ret yemiş vurgun bir güz soluğu şimdi iklim sancıları
pasif bir natürmort yolculuğu bu artık hislerinin aymazında bu kentin yuttuğum kaldırımları
Fotoğraf: Ara Güler
Bazı kalemler sadece ŞİİR yazar Ali bey gibi
soğuk gri tekme postalımda iğrenç çamur dürtüsü
kutlarım.. sağlam dizeler okudur.
Saygımla...