Dava
Ölüme Koşanlara...
Kaç gündür dizlerim sızlıyor,
soğuktan olsa gerek.
Ayakta durmam engel teşkil eder...
Dayanabilsem birkaç gün daha,
Hiç olmazsa o güne kadar
Dursam böyle.
Kavuşulup tenler yine ayrılınca hasretle,
Düşsem yerlere,
Acımdan sızımdan ağlasam,
Öleceğini bile bile yatan bir hasta gibi beklesem istiyorlar,
Ama inat,
Direnmeden yok teslimiyet,
Kızıl başımla öğrendiklerim,
Öğrettiklerim kabul etmez,
Devrimler gibi,
Burjuva naraları gibi,
Duvar oluşum gibi,
Yani ben gibi,
Benim gibi,
Direnmeliyim özüme...
Öyle buyur etmemeliyim içeriye,
Son kavgamı da ölüme vermeliyim.
Bir gün,
Bir saat,
Bir dakika daha kazanmak için.
En azından fazladan bir sayfa daha yazabilmek için.
Bizden sonra geleceklere vasiyet.
...
Uzun günler uzun yıllar boyu yaşadım,
kavgadan hep geride
arkalarda yaşadım,
hayatın ortasına değil,
kavganın ortasına koydum hayatımı.
Hep yapılması gereken işler
Oluşumlar vardı.
Ben ise olayların eleştirmeni,
Başında düşünür,
Kalemimde dillendirici...
Onlar ise pankartlar taşır,
Uzun yürüyüşler yaparlardı.
Ben haftada belki bir,
bazen ayda bir gelirdim bir araya,
Onlar hep bir.
Ben düşünürdüm,
Onlar konuşurdu,
Onlar hep kavgayı konuşan,
Ben insanlarla tartışırken bile
Kimliğimi gizleyen bir komünisttim.
Sağ görüşlü biri ile oturup düzeni eleştirirdim,
Ve hiçbir zaman mimlenmedim.
Onlar ayda bir nezarete alınır,
Ben gizlenir yaşardım.
Peşlerinde hep bir adam yürürdü,
Ben ise başıboş dolaşırdım.
Sabahları bulan tartışmalarda,
Ben hep erkenden yatandım.
Herkes son kuruşunu davaya adarken,
Ben sınırlı bir pay bırakırdım.
Onlar belki şimdi mutlu
Yada mutsuzlar bilemem.
Ama aramızdaki tek fark,
Onlardan yarısı hapiste,
Yarısı belki gecenin şu vaktinde,
Ağır bir konuyu hararetle tartışıyorlardır.
Ben ise sıcak yatağımda,
Sol yanıma karımı yatırmış,
İçeriye ara ara kulak vererek,
Bebeğimizi dinliyorum...
Onların diğer yarısı da düşecek hapse,
Ve ben hala dışarıda bir başıma,
Serbest alanda,
Peşimde olmadan birileri,
tüm gizli yayınları,
rahatlıkla evimde okuyabildiğim,
yaşama aidim...
Tüm düşüncelerimi kaleme alabiliyor
Ve gırtlağımdan dilediğimce bağırabiliyorum.
Şimdi aramızdaki fark bu mu?
Kavgadan yana değilsin denilebilecek kadar
Yanlış mı dinlediniz beni.
O halde bırakın bu satırları okumayı
Ve size derinden edeceğim küfürü işitin.
Çünkü buna inanan siz insanlar,
Doğruyu göremezsiniz.
Dava benden öncede vardı,
Benle de var,
Bensizde var olacak.
Amaç bir ağacı her gün sulayıp,
Bakımını yapıp,
Sonrada uzamaması için,
Serpilip büyümemesi için,
Hoyratça davranıp,
Sivrilerek başını kestirmek değil.
Bu vatan için ölmek hiçbir değer katmaz davaya,
Bu vatanı öldürmeden yaşatmaktır marifet
Ve artık haylaz çocuk olmaktan vazgeçin.
Tüm vaktinizi pankart boyamak için değil,
Davaya değer ve insan katmak için harcayın,
Yaşamak öylesine zor
Ve ağırdır ki,
Aksine ölüm daha kolay...
Düşman bağrına haykırarak,
Yiğitçe gitmek
Biz Türklere özgüdür.
Halbuki sessizce yaklaşan bir tehlike,
Daha fazla yıkıcı etki yaratabilir.
Türk seniz Türk olmaktan uzak durun,
Kürt seniz bile artık değilsiniz,
Hiçbir ırk din sizi tanımlayamaz,
Siz devrim uğruna canını harcayacak boş insanlar değilsiniz.
Canınızı ortaya koyun,
Hem de ölesiye davaya bağlanın
Ama ilk seferde ilk kurşunda canınızı teslim etmeyin,
Savaş ölenlerin sayısı ile değil,
Galip olmakla kazanılır.
Siz bir piyonsunuz,
Amacınız istediğiniz taş sıfatı için,
Düşman hududuna sessizce
Ve usulca girmek olsun.
Ki o vakit kazanımlarınızla,
Hem kendinize hem de davaya değer katarsınız.
İşte en büyük zafer böyle kazanılandır.
Bu dava uğruna savaşılır
Ama beyninizden harp ederek kazanmak varken,
Neden dökülsün onca kan,
Neden canlara kıyılsın.
Devrimin zaferini görmek isteyenler,
ölmeyi silsinler beyinlerinden...
1 Haziran 2008
son derece anlamlı bir şiir okudum sayfanızda.
hele finaldeki nasihat tutlması gerek bir nasihatti.
güzel bir vasiyet bırakmışsınız şimdiden
ardımızdan gelen nesile.
kutlarım şair yürek başarıların daim olsun.