Deli Sıdıka

Kalkardı güneşten önce yatağından.
Burnuna dik giderdi taşlı yol boyunca.
Kasırgada dağılmış ekin gibi saçları.
Paçalığının birisi uzun birisi kısa.

Hiç sağa sola yalpalamaz,
burnuna dik giderdi, elinde su dolu kap.
Varırdı ağaçlar arasındaki taşlı yoldan,
utanmazdı çarıksız açık ayaklarından.

Birşeyler fısıldayarak dudakları arasınada,
dökerdi kab-ın içindeki suyu.
Gül sanırdı mezarlığın dışında kalmış,
kabrin üstündeki eşek dikenlerini.

Belliki isteksiz rejim yapmış vicudunda,
Göze çarpıyordu birazcık et kalçalarında.
Çarıksız ayakları olsa da yara bere içinde,
pürüz gürünmüyordu çıplak baldırında.

Saat'lerce otururdu o' kabrin başında.
Sallanırdı eşek dikenleri seher yelinde.
Çökmüş kabrin yanına, dağılmış ekin gibi saçları,
başını tutardı iki elleriyle.

Galiba çığlık çığlığaydı,
sesini kimse duymasada.
Eşek dikenlerini okşardı hep o nasırlı elleriyle.
Belkide güldü eşek dikenleri,
verseydi nasır elli Sıdıka bize gözlerini.

Not: Bu şiir gerçek bir yaşamdan esinlenerek yazılmıştır.
Kore savaşında genç yaşta eşini yitiren ve çok sevdiği eşinin ölümünü kabullenemeyip ruh dengesini kaybeden genç bir kadının hikayesidir.

05 Ocak 2009 14 şiiri var.
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    Kalemine sağlık Cemil bey,inan duygulandırdın bizi, böyle kişilerin elini öpmek gerekir.Aynı durumda biz olsaydık ne yapardık,Allah sabır versin ne diyelim.Saygılarımla,