Demir Dağları Eriten
kaybolmuş yılların içinden bir adam
sarı saçlı mavi gözlüydü bir zaman
kayıp yılları kadar uzun gölgesi olan
ve gölgesinden başka kadim dostu olmayan
yalnız bir kara tepe
umutlarını rüzgarların savurduğu
tepesinde gözleri puslu bulutlar
ve kalan tek bir ağaç eteklerinde
büklüm büklüm dalları
eğri büğrü gövdesiyle
bir damla suya hasret yalçın kayalıklarda
ulaşılmaz ve aşılmaz leçeliklerle kaplı sırtlar ardında duran
tabanları yaran kuru dere yataklarıyla çevrili
altında yatan yaşlı adam
kıraçlara yolculuk nasıl olurdu yeniden diye düşündü
doğrulup ağrılı diz kapaklarının üzerinde
yeni terlemiş bıyıklarının hazzı var hala dudaklarında
ilk zamanlardan
avuçlarında sımsıkı tuttuğu kalan umutlar
bitmez bu denizler der gibi
kim bilir kaçıncı atılan kabuktur bu deriden
kurtulmak bir daha bundan
hiç mi hiç
iç çekmeden
başlar genç bir umuda yolculuk
kara tepeden
beş bin yıl sonra
dudaklarında hazin bir gülümsemeyle
yeniden
kaldığı yerden...