Dengeler
ak bungalovlar, karanlıktan kopmuş
ışıma yok, koku yok ya da arılık yok
adelıa prado
1
kakao tadında yağmurlar yağardı
ıslanırdı Orinoco
ağızlarını açarlardı Amazon'un çocukları
And Dağlarının eteklerinde
sabırsızca ıslanmayı beklerlerdi
şu ünlü Maya'ların
ve belki Aztek'lerin dünyasında
kudururlardı çiçekler
yaşamıyorduk işte yaralar çoğalıyordu
ve pansumanlar üçüncü sınıf gazlı bezlerimizdi
ne yapsak ne etsek köklerimiz tutmuyordu
ve tam tam seslerine karışıyordu
hüzünlü Orinoco
usul usul kendine akıyordu
bağlantı yoktu uygar dünya savruk bir düştü
ve aşkı harcıyorlardı var sandıkları aydınlıklarında
oysa yıldızlar hep aynıydı hep aynı yerlerinde uyuyorlardı
sabah sisleri sarıyordu ormanları ayılırken bungalovlar
sulara yatan varendalara lezzetli piranhalar çarpıyordu
2
övgü istemem dedi eteklerine güneş vuran meçhul bir kadın
pazar alışverişine çıkarken tekerlekli filesiyle
turuncu renkli bir topraktı bastığı
övgü istemem dedi köpeklere havlamayın boşuna
çanaklarınızda balık kuyrukları dolu
gelmeyin peşimden tanrılar aşkına
ve bir zaman sonra döndü
bir bambu palmiyesinin gölgesinde
yorgun halini gördü
avazı çıktığı kadar bağırdı
Orinoco da yüzen çocuklarına
yaşamıyorduk işte buydu tam da düşündüğüm
kakao renkli tenlerdi dedi
yalnızlıklarına üzüldüğüm
ve şunu düşündü eteklerine bakarak
ve şunu
oysa karnavallar
ve yamyamlar kadar
nasıl da özgürüm
ışıma yok, koku yok ya da arılık yok
adelıa prado
1
kakao tadında yağmurlar yağardı
ıslanırdı Orinoco
ağızlarını açarlardı Amazon'un çocukları
And Dağlarının eteklerinde
sabırsızca ıslanmayı beklerlerdi
şu ünlü Maya'ların
ve belki Aztek'lerin dünyasında
kudururlardı çiçekler
yaşamıyorduk işte yaralar çoğalıyordu
ve pansumanlar üçüncü sınıf gazlı bezlerimizdi
ne yapsak ne etsek köklerimiz tutmuyordu
ve tam tam seslerine karışıyordu
hüzünlü Orinoco
usul usul kendine akıyordu
bağlantı yoktu uygar dünya savruk bir düştü
ve aşkı harcıyorlardı var sandıkları aydınlıklarında
oysa yıldızlar hep aynıydı hep aynı yerlerinde uyuyorlardı
sabah sisleri sarıyordu ormanları ayılırken bungalovlar
sulara yatan varendalara lezzetli piranhalar çarpıyordu
2
övgü istemem dedi eteklerine güneş vuran meçhul bir kadın
pazar alışverişine çıkarken tekerlekli filesiyle
turuncu renkli bir topraktı bastığı
övgü istemem dedi köpeklere havlamayın boşuna
çanaklarınızda balık kuyrukları dolu
gelmeyin peşimden tanrılar aşkına
ve bir zaman sonra döndü
bir bambu palmiyesinin gölgesinde
yorgun halini gördü
avazı çıktığı kadar bağırdı
Orinoco da yüzen çocuklarına
yaşamıyorduk işte buydu tam da düşündüğüm
kakao renkli tenlerdi dedi
yalnızlıklarına üzüldüğüm
ve şunu düşündü eteklerine bakarak
ve şunu
oysa karnavallar
ve yamyamlar kadar
nasıl da özgürüm