Dilimin Yarasına Sürdüm Yarınlarımı
ey Tanrım ne ola ki
silsen beni aklından cücelerin
kimseye kin etmemiş
gözlerimden ırak tutsan
gözlerini aşkın
yollara düşen zehirli yılanların
taşlara vursan ayaklarını
vursan alnımdaki çizgileri
uçurumlardan uçursan kuşları
adımı dilinden düşürmeden
ardımda kalsa her ön
önümüzdeki başlangıçlara inat
derleyip toparlasan
unumuzu eleğimizi duvarımızı
yeniden yaratsan kelebekler için
iki ucunda dağın öyle ki uçmak
darmadağın bir fikrin
gözlerinde iki karga gördüm
biri siyah biri ondan çıldırasıya beyazdı
biraz dahadan biraz sev diye
sonuma doğru giden
yollara bakıyordum
ah bir tutam çörek otuyla süslü
solgun bedenler gördüm
gözyaşlarımla yuğdum
ey topraktan vefasız yar
sür beni gönlünden sür de çıkart
gökyüzüne versinler dilimi
kokunla güler yüzlü bal avcıları
bahar yapıcıları
çünkü unutmak iyidir
unutmak için yaşar
düşünceleriyle koşanlar
çünkü unutmak gibidir ölüm de
zamanla zamanı yutar
yangın yerine çevirir yüreklerini
kalanların gidenlerin
evini barkını yıkar dağa taşa tutar
vurur aklını o beddualar
erkenden kalkanların
sevdasıdır bahtsızların dua
bakarsın sonunda tutanını da der dil
küfreden adamları severler
bahtsızlığıyla yaşayan kadınlar
iklim çarpar yüzünü suya
kirpiklerini acımasızca
kopartan kadınlar dilini tutar gecenin
ey şehir şaklabanları ey masa hoyratları
duygusuz nesirler yurdu sizin
dudaklarınız şarkılarımızı söyleyemez niçin
oysa dalga veriyordu saçlarıma
su gibi gülüşü ardı ardına düşüyordu
peşime aç sokak köpekleri
fütursuz küstah ziyadesiyle yalnızdım
bakıyordum ölüme kırk kulaç
öteden ötelerden İmdat eylesen
ey sevdiğimin sevgilisi
perdeleri yoktur gönül evimin
kime ne deyim kime ne susayım
az da sen konuşsan
düşmüşüm dağa vurmuşum alnımı
kalkmışım bir dağ öpmüş eteklerimi
tahtırevan ki sallanır durur
içimde bütün dünya yerin dibiyle
göğün yüzü arasında