Dinlerken Sis
yürürken yazılan neyim varsa
döküyorum yollara
ekimin fırtına kokulu kuşları üşüşüyor
yüzümün yarısında ay yarası var
öteki yarısında mekik dokumuşluğum
özlüyor muyum? Ne kötü bir düş! Sanmam
bir kaç masada aynı anda oturuyorum
ortalık kararıyor
kara yağmur bulutlarının altında
gelin ve damat...gerdek yerine
şımarıkça fotoğraf çektiriyor
şımarmak nasıl bir şeyse
var sayıyorum unuttuğumu
ve unutmadığımı hiç bir zaman
kenetlenen ellerimizdeki varlığını
övünsem mi dövünsem mi şimdi
spor ayakkabılarımın burunlarında yılların tozu
havası inmiş bir aşkla
unutulsam mı
sanıyorum burada yavaşlamam gerekir
oysa bilmeden sormuştum
hazırlanan bir çocuğun tabutuymuş
taze talaş kokulu bir bedene
sarılacak ağıda duran kefen
benim bu evreni algılamam zor
yürürken yazılan neyim varsa
bir kaç masaya yetiyor
acemi bir keman biraz darbuka tıngırtısı
gelin ve damat hala oradalar
mezar duvarlarının yanında
bunlar sevişmiyorlar
bunlar şimdiden birbirlerini öldürüyorlar
Bazı şairler vardır ki okunmadığında / kesinlikle özlenir ve de okunmak için beklenirler.Fırsat kollanır şiir okunur / şair çok ayrıcalıklıdır bu ayrıcalık hemen her dize de kendini hissettirir.
.......Tıpkı büyük üstad sayın Necmi Dayan gibi.................
şiir özünde çok şey barındırmakla beraber
benim bu evreni algılamam zor .........derken şair / şiire de yön vermiştir.
Sayın üstadım ayakta alkışlanacak bu nefis şiirlerin şairine bin selam olsun.