Dört Duvar Bir Kalem
Dört duvar bir kalemim,
Yatağım kağıttan,
Düşlerim balçıktan,
Şiirim ben beyaza çalan.
Ben biraz da renk körüyüm,
Bu yüzden karalara bağlar,
Beyaz ölürüm.
Özgürüm ben,
Bir o kadar da doludizgin.
Tam orta deminde gecenin,
Son ses…
Müzeyyen Senar dinlerim,
Zeki Müren'den inleyen nağmeleri.
Öylesine bir özgürlük işte benimkisi,
Öylesine yıllanmış,
Öylesine dün gibi.
Bazen dört duvar bir perdeyim,
Yazlık bir sinemanın duvar arkasından izler gibi izlerim.
Çivisi çıkmış hayatı, ağaç üstü kaçak,
Düşmeden, düşürmeden…
Ekmeğini taştan çıkaran adamlar gelir gözümün önüne,
Çekirdek çitleyen kadınlar, iki gözü iki çeşme.
Öylesine işte,
Öylesine buruk,
Her ritmi bozuk yürek nöbetlerinde,
Arkası olmayan yarınlara gebe.
Bir kalem, bir şiir, bir hikaye.
Ne devlet meselesiyim,
Ne zenginin kesesi,
Ne de züğürdün çenesi.
Günübirlikçiyim ben,
Günübirlik emekçi.
Günlük işlerden arda kalırsa zaman,
Çat kapı sızarım gecenin şah damarından.
Sineye çektiğim kadarım ben,
Beyaza dokunduğum kadar,
Ölen ben, sağ kalan ben.
Yaralamam hiç kimseyi,
Sustuğum kadar işte,
Yumruğumu sıkabildiğim kadar.
Bu yüzden,
Hiç kimse kelepçe vuramaz bileklerime.