Doğmamış Kızıma Mektubumdur
Sen adaktın
Emir han'a
Hiç doğmadın
Ağlamadın
Saçların sararmadı hiç
Pembe zıbınlara sarılmadın
Dudaklarına
Süleyman şerbetleri sürülmedi
Okunmadı mevlitlerin
Ayaklarımda sallamadım hiç
Sen uyumadın
Kurdeşen dökülürken yanaklarına
Ben avuçlarımı açmadım Tanrı'ya
Tanrı beni hiç sevmedi
Bende onu,
Hesaplar sakladım Arafat'a
Hiç taramadım saçlarını
Kıyamadım
Göremedim ki
Yeşili çalan gözlerini.
Hiç vurmadım kıçına
Sende kaçışmadın fahişe edasıyla
Hiç nazlanmadın bana
Ben susarken hayata
Dudakların da gelincik kırmızısı
Türküler söylemedin ayyaş kumsallara
Sen eteklerini çekiştirdin
Ben dizlerini gömdüm topraklara
Etek boyunca namustu
Yoz kasabalar...
Hiç görmedim göğüslerinin kabardığını
Kızılcık tadında düşlerini hiç bilmedim
Aşkların vardı
Okul tahtalarında
Sildin
Tebeşir tozları sürüklenmedi poyrazlara
Bilmedim şekillenirken belinde kıvrımların
Kadınsı düşlerini düşlemedim
Aşklarını kıskanamadım hiç
Kaşlarımı çatamadım
Uyurken döşeğinde
Üşüyen baldırlarını örtemedim
Gözlerimi yumamadım hiç.
Hiç taşımadım sırt çantanı
Omzunu çürüten kitaplara hiç küfretmedim
Hiç görmedim kavgalarını
Kavgalarını kavgalarım etmedim
Hiç istemediler seni benden
Ben seni veremedim
Titreşirken kahve fincanı elinde
Yüreğimi ağzıma getirmedim
Ben titredim yalnızlıklarda
Bir tas tarhana pişirmedin
Duvağını indirmedim
Torun torba sevemedim
Çekip giderken bu evden
Başka tüten bacaya,
Ardından şaşıp kalamadım
Çoğalmadın ki
Eksilesin...Hiç olmadın.