Dökülürken Son Yapraklar‏ / Aynadaki Yüzüm‏
aynı masalın içinde ikimiz de yandık
sana bir çığlığın yankısı ,
banaysa yorgun bir ömrün izlerini taşımak kaldı.
aynadaki bu adam
ben miyim?
gözlerimden sıyrılmış yosun renkli düşler
gölgesi vurur kirpiklerimden
kara gecelerin
ondan gözaltlarımda bu mor halkalar
yağmur mevsimleri yıkamış yüzümü ve yalnızlık ikindileri
bu yüzden belki
dudaklarımda ıslak mermer sessizliği
içimizden konuştuk seninle
bazen yutkunarak
ben çekip gittiğimde
hani dinamitler patlardı kendime küstüğüm anlar
anlamsızca kırardım seni
suçluymuşsun gibi
sen sakince beklerdin
ve belki en çok sen dokunurdun yüzümdeki çizgilere
belli ki canın yanardı
bir vakitler karlar çoğalmamıştı saçlarımda
o zamanlar sende gençtin
ve hatta
çocukluğumuz kadar eskiydi birlikteliğimiz
çok masal kahramanları çıkardım karşına
ne bileyim işte inanmıştım
nerdesin çocukluğum
hadi uzat ellerini tutunayım
kanarken ay
dökülürken son yapraklar
beni gelincikler içinde bekleyen, o yaşlı kadının ellerine götür
yüreğimdeki esir güvercini savurayım
kavuşsun Ferhat'ına Şirin'de.
hatırlıyorum da
içinden yaralı çıktığım her çatışmada,
omuz omuzaydık
ve her bakışın pansumandı acılarıma
hiç terketmedin beni
her ihanette
suçlarken seni, tek laf etmedin
şimdi gözlerimizi yumalım aynadaki yüzüm
üçe kadar sayınca
açacağız
"kutlu olsun doğum günün"
geri kalan ömrümüze yine birlikte doğacağız...