Dünyaya Vedâ Şiir(ler)i
1.
ben alışığım kırgınlıklara
ömrüm alışık
kasırgalar kopuyor dışarda
dışarda değil, bende kopuyor
yorgun düştüm, dünyayla kavga-dövüş olmaktan
ben alışığım yorgunluklara
kanlı dünya, kinli dünya
yangın-yalaz, yalan dünya
üstüme fazla gelme
yetesiye soldurdun, otur kına yak
ben alışığım solgunluklara
dağlar azdırırdı beni evvelden
aşk`a cüret ettirirdi
nicedir ne öyle dağ, ne öyle aşk
ben alışığım yılgınlıklara
emânetim sizde kalsın pembe güllü sandıklar
ben alışık değilim dinginliklere
2.
ay yükselir, rüzgâr diner
ben sana yönelirdim
yönelirdim yüzünün sahrâsına
ki ben senin yüzünde sebât ederdim
dünyanın acısına
dünya bu
yanardöner dünya bu
bana yâr olmamıştır
fâizciye, borsacıya yüzgörümlüğü
olmuştur ama
dersim ahâlisinin çığlıklarında
kurşun yerken gözyaşı
-kahhar gecenin yarısı
yırtılan ses
yiten anlam
o’ndan alacaklıdır
söz cılız, hayat kısa
bunu erken anladım
anladım da çarpıldım
soğumuş küle vurdum acıyan yanlarımı
onca yıldız içinde benim yıldızım yoktu
şiirimle baş başa, bir ömür donakaldım
aradığım mücevher gammazlanmıştır
ulaşamam ben ona
ulaşamam: yılan-çıyan
ulaşamam: hayınlık
haydi eyvallah dünya!
3.
dünya, senden vazgeçtim!
yalın dostluk
lekesiz aşk
hakkaniyet içeren kavga nâmına
yalansız-dolansız bir hayattı isteğim
kelimeleri kansız
-dikensiz gül bahçesi değil elbette
bir sevgili: baktığında kıraçları yeşertecek
baktığında gözlerimi sevinçten yaşartacak
olmadı dünya!
yanılttın beni
beni kırık aynaların boğuntusunda
ağaçtan akarsudan aydınlıktan ırakta
tüm ziyân ettin
yaralı kuş yemleyen kadınlar nâmına
bozkırdaki çopur yüzlü adamlar nâmına
gizli-saklı otuzbir çeken ergen çocuklar
ve omzunda uğurböcekleri uçurduğumuz
kırıldı-kırılacak genç kızlar için
senden vazgeçtim
maskeli baloların, pezevenklerin
yüreğini ihâleye çıkaranların
çok-uluslu şirketlerin dünyası!
gömleğim kir ise de göğsüm tenhâdır
gönlümde en delisinden lirik özlemler
göçüyorum toprağından
kundağında ağlattığın bebekler nâmına
4.
bugün bir tuhafım gene
zahmetli yolculuklar telâşındayım
ömrüm seri hâlde yaprak döküyor
kılıç-kalkan üstüme geliyor dünya
allah kahretsin, noktaladım bir aşk`ı daha
ağladığımı kimsecikler duymasın aman
nar çiçeklerinden başka
sulara bakıyorum, sular
ne çok benzeşiyor ömrümle
yatağını can havliyle oyuyor
bir yarayı tahrik edercesine
dünya ki: kerhânedir, vizitesi pahalı
bunu derhal kazıdım hâfızamın cürmüne
hâfızamdan gri kuşlar peydahlandırdım
ölü bir gül baba`dan ölümcül hâtıralar
ağzını bıçak açmaz aşk`la orda tanıştım
âhir zamandan kalma kallâvi hakaretler
orda yüklendi bana
o pespâye dünyada
sırasıyla çarptırılıp uzuvlarıma
şimdi ben
dikiş tutmaz bir başka keder arifesinde
mânidar ve mükemmel savruluyorum
savuştur beni, demeye yârim bile yok
gömleğim, boyunbağım, libidom, ah ruh hâlim
nasıl da sersem
bilgiç halk kesimlerinin kinâyesinden
uçurun, kaçırın, göçürün beni
budist tapınakları, bizans medeniyeti
ey konfüçyus, ayrıca tasavvuf ehli
ben ehlileşmem!
nişadırla kalayı hemhâl ederek
sıvayın kalbime
biri aşk
biri şiir
biri ölüm yerine
defnedin beni
üç kınalı kuzunun ürkek yüzüne
5.
bir su birikintisi alsam yanıma
akşamüstü dökülmüş iki şeffaf gözyaşı
üç çiçek: kıyısında genç kız gülüşmeleri
dört adet ter damlası
beş şiir: beşi de metin altıok abi`den
altı mektup: bir türlü bitirilmeyen
yedi çığlık: gömleğimin yakasına kenar süsü
sekiz serçe ötüşü
tanyeri kokusunda dokuz sabır duası
on kadar da âzat edilmiş hüzün
alsam yanıma
bağırsam akciğerlerim patlayıncaya:
-dünyanız size kalsın duygu bezirgânları
-bana elvedâ!
6.
hoşça kalın, kış ağaçları
kış ağaçlarını ağlatan klarnet sesleri
kovanda biriken emek
içrek günbatımları
kağıtları küstüren söz
işlemeli mendilde kıpırdayan gözyaşı
-kan, aksa da akmasa da acıya râbıtalı
diyen güngörmüş
kalbini, münâcat okur iken katlayan
bir yol haritasına
sonsuz sabır fıskiyesi
ayrılık anlarının
ölümü gül yaprağından nârin varsayan
gönül ustaları ey
siz kalın, ben gideyim
dünya acâyip
7.
a.
atların kişnemesi dokunaklıdır
dünyadan yaralı bir şair için
hece taşlarında yalaz yazılar
daha da dokunaklı
şair ki: çağların gelgitiyle biçimlendirir encâmını..
havsalası mâverâ`da: sarkıtlarla dikitlerle doludur.
platon`un idea`sı, tanrısal ışığı plotinos`un.. nirvâna..
sühreverdî.. su`daki kendindelik.. kerâmet ve melânet..
tıkış tıkış şuur-altı.. nedâmet..tozlanmış fotoğraflar,
eşya`ya sinmiş anı.. nereye kaçsa, kendiyle çakışan
yalnızlık.. güz aşklarındaki içli cerahat.. tastamam değilse
de, anlatır o`nu.
cerenlerin bağrışmasına sığınır şair.. skandallar çıkartır
cırcırböceği sesinde.. coşar, bâdem ağacıyla...
fakat unutmamalı: temelde sorunsalı ‘insan’dır şairin,
-bir tek canlıyı ıskalamadan.
b.
ey şair, şah şehriyar!
öleceksen öl artık
kantar yok sendeki töz`ü tartmaya
nihâyet ölür şair.. gözün aydın piç dünya!
(*): Eksik Kırlangıç kitabımdan, 2014