Düş Kapanı
Sessizce uzayan limanlar
Dilime alışan kızılın ağrısında
mavi çocukluğumu taşır.
İçime biriken taşların sarnıcında
ne ki kıyamet
Çoğalmasın diye isliğe sustuğum kelimelerim var benim
Hüzne gebe dalgınlığın sessizliğinde
acının dil yokluğu
Siyahın apansız yolculuklarında bu şehir
Issız ağaçlar uykulu güneşlere girdiğinde
Düşlerin duvara çarpıp geri dönen sularıyla kayboluyorum
Gece yarısı bir de böyle bakıyorum
Avuçlarıma inen dünyaya
Sessizce ağlayan yıldızların penceresinde yetimliğim
Yumruğu sıkılmış bahçeler kendini unutmuş bir çocukla geçerken
Maviydi düşlerim
-ölürdüm sizi yaşayamazsam-
Uykuları uzun uzun öpen
Yağmurlar kaldı ellerimde
Ellerimde ışıklı parçaların İşlemeli yangını
Dudaklarımda sağır bir kuyu
Ve içine soyunan imgelerimin
kanatlı saçları
Ah çocuk
Aynalar görmüyor gölgemin dumanlı atlarını..
Gece genişliyor
Fısıltılar usulca göğsümün yaprağına açıyor
Çekilirken perdeler ruhumun camına
Aydınlığın ağzında karanlığıyla büyüyen uçurtma..
Çocuktuk
Dağınık ve güzeldik gözlerimizdeki buluta
Mağrur bir çiçeğin kokusuyla demlenirdik
Ve sonra susunca
Başka kentlere girdik
Tenha ıslığın yamacında
Boşluğa el sallayan resim gibi
Ötelere baktık
Şimdi her şey ve
Bir kaç kişiyiz sele kapılan satırlarımızda
çocukluğun siyah dehlizlerinde kimi bilinçaltı izleri takip ederek büyüttük hayatlarımızı ve şiirde geçen''acının dil yokluğu'' tanımı eserin şiirsel tadında bir damla sadece,bütünüyle güzel bir şiir okudum , kalemin sahibini tebrik ederim.