Düşeş

hatıraların gözümde canlanıyor,
sonra içimde öldürüyorum onları
ve üzerine
daha gelmemiş günlerin gazetelerini örtüyorum.

oluyor böyle arada, bazen kendimi anlayamıyorum.

gece pencereden uzay esiyor, yalayarak perdeyi
paketten bir sigara daha çıkarıp, alelacele yakıyorum.
gittiğinde kulağıma hapsolan ayak sesleri -ki hiç geçmedi-
bir "hoşçakal" bile demeden bırakıldığım kentte
hala alıp-veriyorken nefesi -malesef diyorum-
unutmuyorsun
hiç gelmemeyi.

bunu da özenle
anlıyorum.

önce seni tanıdım,
sonra tanımlayabilmek için bunca şiir...
önce seni buldum,
sonra aramak için bunca şehir..
önce sen vardın, sonra abartıldı dünya.
-ben yine de her şeyi, senden daha az bildim ama-
yüzün çam içi reçine, gölgende alaca bir ıtır
hani nasıl anlatılır,
sen ki
sanki mısır'da mürekkep değmemiş bir papirüs,
babil'de asma bir bahçe,
ertemis'te tapınılan, iskenderiye kütüphanesinde yakılan
hiç okunmamış bir kitaptan arta kalan.
artık yoksun,
şimdi de ben abartıyorum.
-ne dediğimi çoğunlukla bilmiyorum-

sen ki aslında
hiç olamayan.
hiç yaşanmayan.

her sabah, alıp ilk gözlerini okuyorum
bir harf bile değildim sende, biliyorum
üzerime alınma diye söylüyorum;
hatıraların bittiği gün anla ki ben ölüyorum.

18 Mayıs 2013 300 şiiri var.
Yorumlar