Düşün Yalnızlığı
Yaşam,umut,düş, dizilmişler karşıma;
Kurulan soframa armağan olarak sunmuşlar seni.
Gecenin çınlayan seslerine kulak veriyor yalnızlığım,
Gözlerimde ziyafete hazır yüreğin,
Dokunsa ellerim ölecek kanadı kırık kelebek,
Tüm kentin dağı,taşı,ağacı hiç duymadığım ıslıklar eşliğinde
Türküler söyleyerek dayanmaktalar kapıma.
Tatlı bir öpücüğü incitircesine soluğumla buluşan adın,
Kimliğime gizlenen yalnızlığı ihbar etmekte.
Bilsen ne çok özlüyorum zarif gecenin en sessiz yanlarını kandırarak
Okşamasını saçlarını,bağışla beni,
Tüm yiten düşlerimden arkadaş yaratarak aldatıyorum düşlerini,
Ve ben ne zaman aldatmanın o garip keyfini yaşayacak olsam,
Mutlak sancılı bir gecenin
Karanlık gömleğinde boy veren suretin
Dikilir göz uçlarıma.
Sensizliği seni gizleyen umutlarımla kandırmak,
Zor bir savaş.
Tarifsiz ve akıl işi olmayan şarkıları biliyor musun ?
Dün gece yeni bir şarkı sözü sundum rüzgarın diline,
O yaprakların titreyen seslerinden yeni bir kaval yaparken,
Ben sözleri yüreğinin öksüz yanlarına nakşettim.
''Kaydını tutuyorum sensiz geçen her günümün,
Tabutlarda yatan ölülerin isyanlarıyla uyanan gecelerim,
Mahzenimde birikmiş tüm çığlıkları kandırarak, götürdü avuçlarımdan.
Bir tek hayaletin gezindiği, sorgusuz yaşamın yalnız ve sessiz kahramanı ;
Yaklaşarak kulağıma fısıldamak istedi, durgundu tüm kıyıdaki nehirler,
-Yeterince birikti öldürdüğün hasretler...''
Onlar şarkıların devamını,ırmağın yosun tutmuş taş parçalarına işlerken,
Sana dönüyorum ben..
Gizemli ve yoksul bir delide olması gereken herşeyi,
Karanlığın kubbesinden emanet alarak yüreğime hapsediyorum sevgili.
Şimdi unutulmuş deli yanları olan kahramanların öyküsünü anlatacağım sana.
Rüzgarın kavalı halen aynı türküyü söylemeye devam ederken,
İç içe geçmiş onlarca şarkıları ayıklıyor ve asıyorum sensizliğimin girdabına..
Benim mevsimsiz kalmış kadınım;
Göz yaşı döken çiçeklerin ismini taşıyan,
Uykusuz gecenin yalnız yatağını hazırlayan,
Bir başına uykusuzluğa rest çeken,
Ateşler içinde uyanan,
Ve pencere kenarında parmak uçlarıyla suretimi çizen,
Yüce gönlünü martı kanatlarına işleyen,
Hiç duymadığım ezgilerden ÖZLEM'leri kapıma dayayan,
Tutkuyla sevdiğimi düşünen,
Yüreğimin alevlerinin toz bulutu olduğunu zanneden!..
Yağmurlu günlerde bedenimin titrediğini hisseden,
Son sigaramı sırf geceme yoldaş olsun diye sakladığımı ihbar eden,
Parlak gümüşi rengi kolyenin, gerdanını elim kadar iyi süslemediğini söyleyen!
Kuşan bu gece gökteki ayın beyazlığına sığınarak, otur baş ucuma,
Tanrının günleri bir pınar olup akmadan ömrümüze,
Susamış dudaklarımın, taksidi geçen öpücüklerini teslim et yüreğime!
Hisset beni...
İki avucunu yanaklarına götür ve oku beni,
Gözlerinden akan bir kaç damlayı iyi günlerin hatırına saklamadan akıt!
Keşfedilmemiş yanlarını merakla bekleyen umudum
Engebeli yollara düşmüşken,
Dumanın kapladığı çıplak halimi gizleyerek sar beni...
Bilmem nedendir garip hüznün sayısız günlerinden birini daha geride bırakırken,
Pırlanta'dan çatısı olan bir ev sunuyorum sana,
Sevginin tüm hayranlığı ile büyüyen şu bahçedeki çiçeklere dön bak!
Ateş böceklerine,
Ceylan yavrularına,
Ürkmeden ağaçlara konan kuşlara,
Yine düşüncelerin mırıldanışına...
Eskinin o akıl almaz güzelliklerini sunuyorum sana sevgilim,
Kurak topraklara can veren gözlerini,
Akan yağmur damlasıyla bir öpüyorum,
Yıkılan tüm kentleri yeniden yaratarak
Sana küçük bir ev teslim ediyorum.
Gir kapısından içeri, en sevdiğim gülümseyişinle dikil karşıma!
Bu gece beni anlat bana,
Şöyle bir uzanayım yanına,
Sevinç içinde kalkarak yerimden,
Baş koyasın sol yanıma,
Derelerden duyduğun tüm kötüye dair seslere kulak tıkayarak,
Bana sarıl ve uyu ansızın kapısına geldiğim güzelim..
Şimdilik hoşcakal sevdiğim...