Düşünçe Anatomisi
tarihin geride bıraktığı sayfalarından biriyim,
nitekim savaşmalarımız hep aynı,
kazanılan zaferlerde,
bazen anne kucağında ki çocuğu,
bazense tüm dünya zaferlerini,
yarını olmayan bir günün,
şafağını beklemek gibi,
ölçüsüz bulguların su yüzüne çıkması gibi,
korkunun yaklaştığı an ensende bir yenilgi izi,
tüm pusuları daha önceden atmamışmıydık yoksa,
yoksa,
yenilgiye hazır bir ordu yokmuydu arkamda.?
olası bir gerçek var önümde,
hangi tarihin hangi savaşındayım,
beynimde çalkantılı girdaplar,
zerre kadar tünemeyen düşünce anatomisi,
bir ses duyulur karşı cephede,
kalbinin oynadığı oyunlardasın,
boş mermilerin ölü yatağında bataklıktasın,
duru bir su olur zihnimin çevresinde,
o an salı veririm tüm gemileri su üstüne,
hali hazırda beklenen top tüfekleri boşalır gözümden,
bir tufan gibi dökülür sineme,
ve kıyamet gelir geceden sabahın seyrine,
protokollere uygun bir cinayet işlenmiştir,
suçlu kim,
yoksa deli bir adam mı,raporlu kişilik,
kim zorladı beni bu dipsiz caniliğe,
hayatta ki payım ne kadar şimdi,
peki ekmek arasına girecek kadar büyük mü,
bardağı boşaltacak kadar ağır bir nesne mi.?
evet,
sıkıldım artık,
kafeslenmiş bir özgürlüğün terfi etmesini bekleyecek kadar acizim,
haber sayfalarında manşet olacak kadar da çıplak bir sergiyim,
tüm yolları bilir,aklım her defasında başka bir yörüngede olduğundan kaybederim,
saplantılı bir beynin fare odacıklarında müebbet hapis yatan kişiliğim...