Duy Ki Çığlıksız Nidam

Duy ki...



Sarhoş bir naranın
Bilenmiş sözcüklerinde eridim
Umutsuz duaların yedivereninde yaprak yaprak sarardım
Yüz sürdüm sızılı türkülere
Vakti dolu darlığın
Üvey sözcüklerin esrarında
Kırbaçlandı özgüvenim
Ömrün gam hali yoğruldu satır aralarında..





Duy ki...



Yalın ayak bir veda dudaklarımda
Bir çift göz gizli akşam hüzzamlarında
Özge bir ağrı derinliğinde
Çakır bakışlarla fısıldaşır sınırsız nihayetsiz zamansızlığım...





Duy ki...




Yanı başımda suskunluk
Düşleri kelepçeli uykusuzluğun
Ela gözleri sıla bürümüş
Beden ruhuna eşkıya
Gönül kabarır olmuş...





Duy ki...




Yolların düğümü açılmaz gamdan
Kirli duvar diplerine saklanır gözlerim
Yusuf'un kuyusuna bir kıyımlık ah ile tükenişim
Sürüye uyup gürültüye verdim cümleleri
Sitemkâr bercestelerin yüzünde ayyuka figanım
Gölge nöbetlerine aldırmaz ilmek ilmek gözyaşım...





Duy ki...




Kırmızı veladet vaktidir
Kızılcık şerbetinden sızan
İç kanamalı sabır hüzünlü bir dağ başında
Ayaz bulaşır dimağa
Sızıldanma o anki zaman
Ötesine gizlenir öncesi özne
Umuda ramak kala...






Duy ki...




İnmez kirpiğim kaşım üstünden
Donuk yarınlara kilitli umutsuzluğum
Karagül hüznü bu ay ışığı gölgesinde cefakar
Yorgun penceresinden baktığım
Hızması kınalı yıldızlar
Katran kara şarkılar
Telaşımdan arta kalan yarımlıklar...





Duy ki...



Seferi göçlerin seyrine
Zamanın öznesi düşer
Zehri paye ısırık dudak ucu vesvesem
Kıt kanaat şiir dökülür alaturka hüznümden
Ateşten gömlek giyinirim bilmeden
Açıp örgüsünü yılların
Beden ruha sığmadan hercai yutkunurum...





Duy ki...



Mevsimler çıldırmış umarsızca
Mücrim titreyişinde iklimler
Vurgun gözlerin derinin de
Hesapsız direnişte
Ten yanığına aldırmaz özlem
Yıllar sorguladıkça çoğalır söylem...





Duy ki...



Çok sevdim gökyüzünü
Sessiz gidişlerin şaşkınlığında
Mavileri büyüttüm
Türkü sürdüm turna kanatlarına
Sürme çektim bulutlar arasına
Katran kara...






Duy ki...



Gözyaşı büyüttüm nehirler misali
Efsunlu ışıklarına dokundum dolunayın
Hasreti kokladım kana kana
Arkamı dönmeden yollarım ayrımında
Sesi uzaklaşmış güvercinlerin...
Kışa dönünca bahar
Ayaz vurdu goncalarım söndürdü
Ayrılık çöreklendi bıçak kesen tipiyle
Gün söndü...





Duy ki...



Hüznün darağacında
Ebedi serçeler ağlayacak
Biliyorum ki çığlıksız soluksuz nidam..

05 Kasım 2009 326 şiiri var.
Yorumlar (12)
  • 15 yıl önce

    Duyki şairim,soluksuz okudum enfes dizelerini şunu söylemeden geçemiyeceğim hatta şöyle söyleyim beyaz gelinliğin içinde masum kuğu gibi her dize ve benzetmeler şahane..Tebriklerimle..

  • 15 yıl önce

    Üzen, kahreden aşk.. ayrılık özlem yüklü , sevgiliye sitemli sözler..aşkı ve kendini sorgulayan sözler..

    Duygulu ve bir o kadar da akıcıydı... Aşk vurmalı o sol tarafa... Vurmalı ki bedeni titretsin... Titretsin ki sevdanın değerini o yürek bilsin... Bilsin ki bir daha onu sonsuza kadar çıkarmasın...

    Güzel,derin anlamlı dizeler.... Hoş,değişik bir anlatım.Beğeniyle okudum,yüreğinizden sevgi,kaleminizden şiir eksik olmasın.... Saygılarımla 👍👍

  • 15 yıl önce

    nidanın duyulması dileğiyle

    kutlarım hazal

    sağlıkla kal

  • 15 yıl önce

    Yürek içinde kundaklanmış bir nida , adam olmuş bir olgunlukta ulaştı gözümüze ve kulağımıza . Çok ama çok güzel bir şiir sevgili Hazal . Tebriklerimi bırakıyorum sayfana .

  • 15 yıl önce

    duyulur şair; çığlıksız nidalar;börtü böcekle karşılaştıgında birgün;duyulur o vakit..

    eyvallah