Efyâr'a
-I-
Efyâr'i serzeniş
"âşk'a gebeydi âlem,dört cephede sancıda
yarısı güne müştak,kalanı zor acıda
cefa çamurunda yoğurdu, bakarak bahaneye
gençliğimi, âşkımı, hayallerimi aldı
sefa uğramadı hiç, şu despot mahalleye
gözüm yollarda çorak, yüzüm asılı kaldı...
ışkın verdi, dal verdi, kökü ellere kaldı
"şaşkın" derdi "kal" derdi, âşkı dillere çaldı
toprak, hava, su dahi, haykırdı; bu Efkârdı
seni güllere çalan, gül yüzlü o Efyâr'dı.
günler, güllere inat tomurcuksuz doğdular
sakladılar goncayı, ıstırapta boğdular
zemberek zehrini, zamansızca zerketti
gözyaşları timsahı ebediyyen terketti...
dışladılar durdular, dahi destur demeden
güle gülmek gerekir, gün güle gelmeden"
-II-
Efyâr'a sesleniş
zorlu gecenin sabahına ekilen
sevdanın anları bitmesin hiç.
güller, günlere inat
açmasın tomurcuklarını zamansızca.
zaman, aşsın kendini gönül diyarıma dilim dilim...
başı göğsüme yaslı hayallerim kalmasın somyada.
hiç kalkmasın, oturduğu yerden bu günüm!
iğde kokulu saçlarının yığıldığı yastıktı göğsüm.
pürüzsüz yüzüne kırış kırış bakan gözlerim ısrarda.
irkildim öylece düşüncemin el ayasına!
neden? diye sormayacağım
kaderin ördüğü çelik ağına...
ah'lanmak neye yarar ki?
bu an da şahlanmak varken.
seyretmeye doymak ne mümkün o mah yüzünü.
"güzellik" ifadesi kifayetsizdi
sayfa sayfa lugatimde.
yeni bir isim buldum o cemâle
"Efyâr !" dedim,
hem de gülerek; "Efyâr!"...
neden sonra, araladı;
gül tomurcuğu açar gibi gözlerini...
gülümsedi, gamzesinde su içtiğim dilber.
asumana kanatsız vardım; elini uzatınca...
yakası tek düğmeden açık,
saçlar darmadağındı.
edebi örtüsünde gizli.
gizemi edebinde üryan.
sevdam çağlıyor,
yüreğim ağlıyordu ayrılık türküsünde.
kimlere "git" demişti de
dönmemişti vuslat çağında felek.
sorguma sorular isyan etti;
"sus" diyerek.
her dem güzellik olsa,
gece güne doğar mıydı?
cümlesiyle başlayan
öğütler destesiydi dinlediğim.
hayır! Olamaz,olmamalı...
ah Efyâr! sevmek bu olmamalı...
sen beni, benim seni sevdiğim için sevme...
çünkü,ben seni,sen olduğun için sevmiyorum ki...
ah Efyâr! ne olur kapat gözlerini,
gün görmesin badem gözlerin.
gitmeyeyim sensiz aşrı diyarlara.
vakum olsun soluğum boğsun tüm rüzgarları...
tufanlar elimizden tutsun,götürsün dibsizliğe...
çiğ düşsün sabahın seherinde hayallerimize.
ebabiller taş atsın arsız düşüncelere...
ebreheler yok olsun masum hayatımızdan...
kirlenmesin çöllere yağan yağmur...
vahasında gül açsın arsız,edepsiz dimağların...
âlemler iliminde nokta.
noktalar ardı sıra dizili kaşında.
samanyolu döşeğin yıldızlar bekçi başında.
kimler görür bu anı?
bilmezler, bilmediklerini...
bilseler ağlarlardı,ağlayan anlar çünkü...
hepsi hayal hepsi gülünç...
tek gerçek sensin Efyârrrrr!