Eksik Kırlangıç / Düzyazı/Şiir
yanılgılarından geçil(e)meyen bir ömürdür benimki. ben
bir eksik kırlangıcım.
cahit sıtkı: “Ne doğan güne hükmüm geçer/ Ne
halden anlayan bulunur” demez mi bir şiirinde; ne vakit
okusam o şiiri, o şiirin bu iki dizesini ne vakit hatırlasam,
göz pınarlarıma geçiremem sözümü, bardaktan
boşanırcasına yağan bir hüzünkâr yağmura teslim
olurum o saat. derken, nereden çıkar gelirse artık,
dâvetsiz ve diğerkâm bir misâfir edâsıyla kuruluverir
başucuma cemal süreya; heybesinde: “Hiçbir şeyim
yok akıp giden sokaktan başka” dizesiyle. ben o dizeyle
hasbihâl ederken, metin altıok, yangınların öz oğlu,
bakışları külden şair, kuşatır etrâfımı, insanın içini acıtan
bir çekingenlikle; iki dize püskürtür üstüme, keder
fıskiyesinden: “Benim bu dünyada bir yerim olmadı,/ Kuytu gövdemi saymazsak eğer.” yığılır kalırım
oracıkta, kalkmaya davranırım, başaramam, beyhûdedir
hamlelerim. dedim ya, ben bir eksik kırlangıcım.
ben bir eksik kırlangıcım: dinlediğim bozlaklardan,
yürek yırtan ağıtlardan, firâri türkülerden, vicdânımı
dolam dolam tarazlayan o uzun-havalardan, beni kara-kaderimle
ve çocukluğumun incir sütü kokularıyla
uzlaştıran mevlitlerden, naatlardan, kasîdelerden,
ortadoğu’lu şarkılardan, onları birbirlerine sarmaştıran
yanık aşklardan kırıldı kanatlarım.
bilenler bilir: yaşamasızım ben. yaşamsever olsam da
yaşamasızım. yaşamı savunsam da! anlağımı, belleğimi,
duyarlığımı ve hâsılı tüm varlığımı bağışlasam ve
gözümü hiç kırpmadan fedâ etsem de yaşam uğruna,
yaşamasızım. zîrâ ben, bu eksik kırlangıç kimliğimle,
yaşamın kıyısına itilmişim egemenlerce; ne kıyısına,
düpedüz ötesine külliyen itilmişim, bir daha geri
dönmemecesine!
o gün bu gündür işte, gömütlüklerde huzur bulurum.
“Ölüm âsûde bahar ülkesidir bir rinde” demiş de yahya
kemal, ben o deyişin ardına düşmüşüm. gömüt taşlarını
okurum, kırık kanatlarımın acısı artar batman batman,
kalbim sızıldar ve bana: “ey yaşamasız kişi, ben senin
ömrüne ömür katamam bu incelikle, çıt diye kırılırım
apansız, sonra seni kimler gömer bu toprağın derinine?”
diye seslenir. anlarım ki haklıdır kalbim, bilirim ki umur
görmüştür, inanırım, cefâların katmerlisini sürmüştür.
bir fâtihâ sûresinde eritirim sesimi.
ben bir eksik kırlangıcım. yerim yok, yâranım yok. ilkyaz
gelir, bir ırmağın suyuyla söyleşirim, talan edilmiş
bir ırmağın. yaz geldikte, kavruk otlar sırdaşım olur.
güz dayanır, kuru yaprak kavlince hâlleşirim, sokak
kedileriyle. karakışta büzüşürüm bir ağaç kovuğuna,
o kovukta korumaya savaşırım ruhumu, çağdaş
kötülüklerden.
ben bir eksik kırlangıcım. cihanı zorbalar, zorbalıklar
zaptetmiş: bana en çok bu dokunur. uçamam,
sürünürüm.
(*): Kurşun Kalem, Mayıs-Haziran 2010, Sayı 5
Eksik Kırlangıç, Nisan 2014
Şairin şairle, zaman ve mekandan muaf, aynılığın, tekliğin sınırsızlığındaki konuşması, dizeden dizeye, duygudan duyguya süreğenliğinin parçasıyken, bir rüyadan diğerine uyanmaya benzetilebilir belki de. Kitabınızın da adı olan şiiriniz, çokça içime dokunduğundan mıdır umutsuz küreye anlam veren eksik kırlangıcın kırık kanatlarını rüzgara emanet etmesini dileyerek selam olsun demek isterim.
Attila İlhan o gömütlük etrafında şairleri; zaman ile imlemişti. Şair bu,kimi zaman;kırlangıç kanadına ,kimi zaman da turnanın rengine boyar satırları. Kaleminizi ve şiirlerinizi okumak keyifli. Kutlarım Bünyamin bey .