El-adl
Adalet; zulmetmeden, haksızlığı gidermek,
Tarafların hakkını, hakkıyla hakça vermek.
Bunun için önceden, hüküm verme şartını,
Bilmelidir ki Adl olan, doğru tuta tartını.
Sözle fiil birliği, doğruluğun delili,
Uygun olan odur ki, tarafların vekili.
Adl; meyil demektir, hakikate gerçeğe,
Bu yüzden mizan kuran, ayar verin ölçeğe.
Durmadan meyil eder, Âlemde olan şeyler,
Bu manada varlıkta, adl ile zuhur eyler.
Mümin batıldan Hakka, kâfir Haktan batıla,
Devran edip durmakta, hiç vermeden fasıla.
Bu dönüşlerin tümü, Hakkın iradesiyle,
Anlaşılan 'güç, kudret onundur' ifadesiyle.
Mutlak olan yönüne, başka örtü edeni,
Onları kâfir diye, adlandırma nedeni,
Nefisler hep bencildir, bu sebeple yanılır,
Halka bakan gözüyle, şaşırır ve yanılır.
Hakikati bilmeden, zanla hüküm verilmez,
İlmi ilim bilmeden, önümüze serilmez.
Oysa gönülde yanan kandil gibi şuleler,
Evreni aydınlatır, can gözü seyran eder.
Detaylar ve dengeler, adl ile adalette,
Basireti açılan, her halde saadette.
Haklılık ve haksızlık, neye göre, nasıldır?
Hukukun tanımında, hangi görüş asıldır?
Bu kavram çok karışık, zeminde fazla meyil,
Tanımını yapanlar, 'Adl' in yerinde değil.
Devletler hukuku bile. Biri birinden farklı,
Bu farkı fark edince, şaşıyor insan aklı.
Oysa bütün evrende kusursuzdur her sistem,
Bencillikle doludur, insanlardaki 'istem'
Kâinattaki her şey, ilahi hafızalı,
Bizler, bu 'kod'u bozduk, beynimiz arızalı.
Bu en ilkel benlikten, vicdanlar hasar gördü,
'Adl' ile aramıza, yıkılmaz duvar ördü.
Ya Rabbi vicdanlardan, zulmani perde kalksın,
Kör gözlerimiz ancak, senin nurunla baksın,
19.02.2012