Encam
buz tutmuş bir cam gibi görüntüsüz
içimin senli labirentleri, kaybolmuşum
kaybetmişim cebimdeki bütün adresleri
hangi sokağa adım atsam artık pervasız
sevdanın çıkılmazlığı, hep aynı köşebaşı
hep o, içimin terk edilmiş harap kenti...
elini kondur diye avuçlarıma, bu üşüntü
hangi ışığa çevirsem yüzümü, söndü
uzun uzun özlemler zulaladım göğsüme
gülüşlerini sakladım aklımın her bir hücresine,
üstüm başım aşk, yürürken ömrüm sensizliğe
hep o, acıdan öteye geçmeyen yere...
al beni, göğsüne indir usul usul
uyut, uyut yüzyıllarca sıcaklığında ne olur
yokluğun solumda bir hançer gibi saplı durur
sızlar ruhum, dökülür içim benim
sensiz geçen her gün, cehennemlere savrulur...
koydum neyim var, neyim yok yoluna
yüzünün fakiriyim, gel, tebesümünü bağışla
yoksa aşklıktan ölür gönlüm, sanırsın ki Afrika
sanırsın ki, eksilir dururum durmadan
hep o, o varlığının kıtlığında..
yapma..
bir yürek, kaç kez ölür
kaç kez dirilir, kaç kez acıdan çürür?
hep aynı mezarda...
yapma..
👍👍 Kalemine, yüreğine sağlık dost. Zevkle okudum. Seçilmeyi ve farkedilmeyi hak eden bir çalışma.👍