Endemik Duygu Tohumları

Doldursak sırt çantamızı tıka basa çeşit çeşit endemik duygu tohumlarıyla,
Yetmese, irili ufaklı ceplerimize de tıkıştırsak,
Avuç avuç savursak dağlara, taşlara,
uçsuz bucaksız kırlara, ovalara, çöllere , yaylalara.
Çorak kalmış topraklara kucak kucak dağıtsak.
Sonra mı?...
Manolya kokulu merhamet eksek mesela.
Beyaz güllerin masumiyetini karanlık atan kalplere taksak.
Bereketli papatyaları başımızın tacı yapıp,
Demetler dolusu dilek sepetleri hazırlasak.
Morlar ülkesinin lavantalarını anılar dolu nakışlı keselerimizle buluşturup,
Kadirşinas çeyiz sandıklarından çıkarıp çıkarıp dağıtsak.
Muhabbet dolu yaz akşamlarına gitsek
mis kokulu yaseminlerle.
Tadına doyum olmayan pembe karanfilli içten sohbetler etsek doya doya
Kırk yıl hatırı olan kahveleri yudumlayıp,
Tadına doyum olmaz lokumlarla tadlandırsak
eskimeden yılları devirip
geçmişi olan nadide dostluklarla
iki lafın belini kırsak.
Kırları şenlendiren kır çiçekleriyle,
Gülümsemeyi hatırlayıp hatırlatsak.
Ardından sarmaşık güllerle ,
Sevgisiz yürekleri sevgiyle sarıp sarmalasak.
Mutluluk kurdelasıyla bağlanmış buket buket kırmızı karanfiller hediye etsek,
Mutluluğu paylaşsak,
Paylaştıkça çoğaltsak,
Ulu çınarlardan güç alıp,
Yardımlaşsak , yardım etmeyi hatırlasak.
Baharı müjdeleyen erguvanlarla
Geçmişi yad edip,
Unutmasak , unutturmasak.
Mütevazı salkım söğütten ders alıp,
Küçüğümüzü büyüğümüzü
Sevip saygı göstersek
Koruyup kollayabilsek.
Bahar dallarıyla açıp sevinsek,
Sevinmekten hiç korkmasak.
Tazelenmiş duygularla,
Bahar olup tebessüm etsek
gamze gamze.
Yüreği nemli nilüferlerle,
Kök verip ,köklerimizle bağlansak hayata.
Günebakanlar olup tarlalarda,
Yüzümüzü aydınlığa çevirip,
Yürekli yüreklerle,
Endemik duyguları sonsuza dek yaşasak yaşattsak