Esile
Bugün yine sabah oldu.
Güneş neden yine doğdu?
Neden öğlen tepede dururken,
Akşam olunca kayboldu?
Neden yağmur, kar yağıyor?
Neden akşam gün bitiyor?
Neden Dünya döndüğü halde,
Kimsenin başı dönmüyor?
Dünya kaç yaşını gördü?
İnsan kaç yıl ömür sürdü?
Sahi dünya-insan kıyasında,
Kim daha çok hüküm sürdü?
Saçım niye beyazlıyor?
Gözde niye fer kalmıyor?
Kulak gençken iyi duyuyor da,
Niye yaşlanınca duymuyor?
Neden her gün büyüyorum?
Neden ?dur? diyemiyorum?
Daim kalmak istediğim halde,
Neden çabuk gidiyorum?
Neden insanlar geliyor?
Sonra da bir bir gidiyor?
Dünyada hüküm sürenler bile,
Bu sondan kurtulamıyor?
Yaşam-ölüm aynı yerde.
Nedir aradaki perde?
Kalkıyor ani ve birden bire,
Hiç umulmadık bir yerde.
Birden bir kaza oluyor.
Her şey tuz-buza dönüyor.
Üçü anında ölüyor ama,
Birine bir şey olmuyor!
Kimi zengin, kimi fakir?
Sahi kim zengin, kim fakir?
Dünya denen bu büyük şirkette,
Kimin kazancı nedir?
Dün; çok büyük bir kabristan!
Yarın; uçsuz mezaristan!
Durup ?bugün?e bakınca bir an,
İksi arasında bir han.
Bu dünyaya nerden geldim?
Dahası, ben niçin geldim?
Önüme açılacak bir kabirden
Geçip, nerye gideceğim?
Hep sorarak geçmez ömür!
Kim elmas bulur, kim kömür?
Acaba bu büyük hengâmede,
Hangisi bize nasip olur?
Ey dostum! Bu nedir böyle?
Nedir reyin, hadi söyle?
Şaşmış kalmış bu akıllar için,
Çıkış yok mu bir sahile?
Uzar gider bu esile...
Gelir çeşitli ecvibe...
Varılır sağ-salim bir menzile,
Bence ancak Allah ile...