Eski Yağmurların Hüzünlü Kokusu
Çalıntı bir mevsimdi geçen
Ne ağaçlar döktü yapraklarını,
Ne de içimizi yaktı güneşin sıcaklığı.
Kaç zaman geçti kim bilir böyle
Medet umdum hep aşktan yana...
Çıkmaz sokaklar da bitti sonunda,
İçime yağan yağmuru aralayıp
Dışarıdaki güneşe dokundum.
Burnumun ucuna konan kelebekten habersiz
bir mevsim daha geçmeden anladım ,
ömür dediğin anahtar deliğinden bakmakla geçmiyormuş.
Yırttım, yaktım kağıttan hapishanelerimi...
Ben gözlerime kan ağlatanı yazdıklarımda değil yırttıklarımda anlattım.
Şimdi lodos ya da karayel ol.
İlki sonu hiç mühim değil, baharla beraber
Eski yağmurların hüzünlü kokusu çöktüğünde bu şehre
Gel yine sen ...
Bu sefer kanayan yerlerinden öp gözlerimi...
s.c
İç burkan,özleme sarılan mısralardı.Bir taşa sarılıp,buruşturulan kağıdın camdan içeri fırlatılması gibiydi.Boş şehrin sokaklarındaki eski bir pencereydi hüzün.İçeriye bakan,özlenen gözlerle yürek.Tebrikler...
"İlki sonu hiç mühim değil, baharla beraber Eski yağmurların hüzünlü kokusu çöktüğünde bu şehre Gel yine sen ... Bu sefer kanayan yerlerinden öp gözlerimi... "👍
Ne güzel gel deyiş ve ne güzel dileyiş..
Hüzün olsa bile güzel şiir,kutlarım..
Hüzün dökülmüş satırlara yine de satır aralarında hep bir umut var...
Beklenen gelir mi bilinmez ama bekleyen kavline sadık görünüyor...
Güzeldi tebrikler...
"ellerim dua yorgunu gelmiştim sana denizine dökülen şarkıları bıraktım martılar çalsın... sustun! gözlerimde unuttuğun buseleri şimdi kimler ağlatsın..."
güzel şiir, iliştirdim müsaadenle çok önce iç ettiğim satırlarımı...
eyvallah!
kendime geldim :) tesekkurler