Evvel ve Ahir Hep Şiir
ölünce bir başka mı yazılır ayrılığın mısraları
hani mezarlık çiçeklerinin üstünü örten toprak
masum üşümelere bile aldırmayan alaycı mermer
bunca telaşın içinde zamansız aklıma geliveren sorular
kim okuyacak uzun saçlı şairin malum şiirlerini
rüzgar yaşamaktan yana olan bütün acılarımızı
bir baş ucu taşına bir servilere çalarken
söyletir mi tek tek kalabalıklara ayrılık senfonisi gibi
bütün o ‘’ senden geldik sana döneceğiz’’leri
artık bizzat ben imama uymuyor uyuyorum
ölü yıkayıcıların hiç mi üşümez elleri bilsem
tıpkı ayrılık mektuplarının yazarları gibi asık surat
titremez mi ya da heyecanla kalplerine çarpmaz mı
başlarını önüne eğdiren kelimelerin soğukluğu
koyu verin gayrı saklasın yüreğimi bu masum ve derin kuyu
ya hakikat bildiğimiz deli tayları koşturur da
can evimizden telaşla kıbleye doğru başlarsa bu akış
bilirim en derininde en gizli saklıları çıkartma zamanıdır
geri çeviremez en sevdiğimden beni hiçbir yalvar yakarış
hele bir de Tanrı kelamıyla uyanır da başlarsak yeniden yazmaya
siz gözlerinize yaş düşürme telaşında dalgacı dünya
kırın aynalarınızı mahsusçuktan masumcuklar
hayal yare kavuşmanın hevesinde gidin artık
ah be dünya nem varsa senin olsun der geçerim
işte o zaman değmesinler keyfime ah be anacazım
şiir de benim şairde ben evvel de benim ahir de ben
Çok dallı-budaklı, çok geniş açılı bir şiir. Okuyanı varsıllaştırıyor. Uzun dizelerle yazılmasına karşın, akarsu berraklığında akıyor da akıyor. Önder Yılmaz, iyi şiirin serencamını tanyor, biliyor.
Eyvallah şiir adam tebrik ve teşekkürlerimle
günün şiirini ve şairini kutlarım