Ey Güzel Kadın!
Ne olur söyle;
Saçlarında türlü emekle saklanmaya çalışan beyazlarını,
Boğazına düğümlediğin hiç dile getiremediğin umutlarını,
Ey hayat! figanlarında sustuğun, yaşama inadı ve inancını,
Sen olmayan bakışlarındaki seni, gözlerine kimler yerleştirdi?
Yüreğindeki korkularda hissettiğin gök gürültülerini,
Tüm konma ve göçmelerde başrol oynanmış hikâyelerini,
Bu iki menzil arasında yazıla durmuş nefretlerini, hüzünlerini,
Sen olmayan bakışlarındaki seni, gözlerine kimler yerleştirdi?
Dobra dobra söylediğin ancak kendinden gizlediklerini,
Doğruya tutunduğun ya da tutunduklarını doğru bildiklerini,
Hayatı azık sayıp tükettiğin, sılası olmayan gurbetlerini,
Sen olmayan bakışlarındaki seni, gözlerine kimler yerleştirdi?
Kervanlarınla uğradığın sularda bıraktığın izlerini,
Kahrolası birer cümleden öte bir şey değildir! dediklerini,
Her kahroluşların ardından hiç kıpırdamaksızın duran sözlerini,
Sen olmayan bakışlarındaki seni, gözlerine kimler yerleştirdi?
Başkasınınkine benzemeyen, iki nokta arasındaki çizgilerini,
Yani taşı atıp, aynı yere düşmesini hevesle beklemelerini,
Silip de baştan çizemediğin, titrek ve kısacık çizgilerini,
Sen olmayan bakışlarındaki seni, gözlerine kimler yerleştirdi?
Ve...
Susma! Ne olur söyle, söyle ey güzel kadın!
Ölüm tadıyla bir türlü yazamadığın sana ait bu serüveni,
Sen olmayan bakışlarındaki seni,
O güzel ve candan gülen gözlerine kimler yerleştirdi?
"O"na...
17/10/2008
04:15
beğendim...